Çantamda Ne Var Bu Mevsim?

28 Ağustos 2010 Cumartesi


Sevgili Kozmetik perisi beni mimlemiş, teşekkür ederim kendisine. En sevdiğim mimlerden biri; Çanta mimi..

Daha önce iki kez yapmıştım. Şimdi de döktüm çantamın içini. Pek tatmin edici şeyler çıkmadı ama işte yazlık çanta modu naparsınızz :)




  • Makyaj çantam

  • Kalemliğim

  • Avon güneş kremim

  • Islak mendilim daha doğrusu havlum, anca yetiyor napalım :) Oto hikmeti babamın arabasından arakladım :)

  • Yelpazem

  • Pembiş telefonum ve hello kity kılıfım (bebek çorabı gibi çok cici :))

  • Cüzdanım

  • Sakızlar geçen otobüs durağında satan çocuktan aldım, parayı verdim sakızları istemedim ama zorla verdi.Herkes aynı hareketi yapıyor ama o gururlu bişekilde sakızı vermeden bırakmıyor.
Bu mimi sevgili modakesh'e ve yapmamış olan tüm izleyicilerime gönderiyor ve merakla bekliyorum çantalarının içlerini :)

Cemil İpekçi ileydim...:)

27 Ağustos 2010 Cuma




Yani İstanbul Fashion Fair galası için CNR Expo'da düzenlenen iftar yemeği ve tamamı kağıttan oluşan "Yansıma" isimli 35 parçalık özel koleksiyonu sergilediği defilesinde.


Ne giydim?


Elbisem Koton'dan. 36 beden, içine nasıl sığdım bilmiyorum, bi gün önce denediğim üzerinde 40 beden yazılı bi elbisemin fermuarı kapanmıyordu, şaşırdımmm! kalıptan kalıba ciddi farkediyor.








Defile müthiş ışık ve gölge kareografı ile başladı, yalnızca kağıttan yapılmış elbiseleri ve tanıtımında kullanılan makyaj, aksesuar her ayrıntıyı çok beğendim, büyülenerek izledim. Kağıdın önemini, can taşıdığını, ağaçtan hayat bulduğunu betimleyen son derece ilginç bir tasarım hazırlamış Cemil İpekçi. Kendisinin bu ticari amaç gütmeyen, içinden geldiği gibi yansıtabildiği sanatçı ruhu karşısında bir kez daha eğiliyorum.





Şenay Akay, hanfendi hazretleri, profosyonelliğin ve popüleriteliğin verdiği havayla salındı durdu podyumda, kuliste de soyunma odası ayrıydı ve yardımcıları resim almasına izin vermedi kimsenin.Anadolu Ateşinden tanıdığımız Hasan Yalnızoğlu ise sıcaktı, resim çekmek isteyenleri hoş karşıladı, ben çekinmedim kendisiyle ama arkadaşım baya mutlu oldu :)



Kulise de daldık tabi. Sıfır beden mankenlerin sıfır olduğuna inanmıyorum. Eksi üzerinden değerlendirilmeleri lazım, zira, bi bel var benim belden 3 tane çıkar onlara, rejime başlamam lazım. Rahatlıklarına hayran kaldım, onlarca kişi içerde, onlar çıplak dolaşıyor.






Ve Cemil İpekçi, tüm mütevaziliği, birikimi, becerisi ile bu sektörde duayen kelimesini fazlasıyla hakediyor.



Tahtakalede terzilikle başlayan moda macerası kendine has tasarım anlayışıyla uluslararası moda platformlarında bile adından söz ettirecek kadar başarıyla ilerledi.



Herkes istediği şeyi olsun, ama o alanda en iyisi olsun der yöneticim..



Sıradan bi mühendis olacağına süper bir berber olmalı mesela insan, yeter ki en iyisi, başarılısı olsun..Çok doğru gerçekten...


Gitmek isteyen moda tutkunları için İstanbul Fair Fashion 26-28 Ağustos tarihleri arasında CNR Expo'da.

İdeal Erkeği Arayanlara...

26 Ağustos 2010 Perşembe


    • Yalan söylemiyor
    • Aldatmıyor
    • Samimi
    • Korumasını Biliyor
    • Evi var
    • Tahsilli
    • Zeki, pratik çözümcü
    • Tamirattan, tadilattan anlıyor.
    • Çok seviyor
    • Kaybetmekten korkuyor.


    Hepsinin yanına tik koyduysanız, erkek arkadaşınız tam da böyle biriyse, yapılan tespit ve araştırmalara göre evlenilecek ideal erkeği bulmuşsunuz demektir, kaçırmayın...:)


    Ama daha fazlasını ve mükemmel erkeği arıyorsanız, yeterince sabrınız varsa bunlara milyonlarca özellik daha eklenebilir tabiki...
    :)

    Yeni bir uğraşı...

    23 Ağustos 2010 Pazartesi

    Cumartesi günü Bakırköy çarşılarından birinde takı malzemeleri, boncuk ıvır zıvır satan dükkandan aldık malzemeleri.
    13 yaşındaki kuzenim pek hevesli. Cici cici bileklikler yapıyor, "sen de yapabilirsin abla" dedi. Gittik ona ve bana malzemeler aldık. Yavaştan başladım, tasarım fikirlerim hoş da uygulamaya dökmek biraz sabır ve beceri istiyor. Bu işte duayenleri biliyorum blog alemi sayesinde. Ama ben de daha önce hiç yapmamıştım, bakalım güzel şeyler çıkarabilecekmiyim ? :)

    Dudağıma Sürer Giderim...:)

    Rujlarımı toparlamaya çalıştım, düzen konusunda biraz başarısızım sanırım.
    Eksik olan rujlarım var daha, her birini bir çantada unutma özelliğine sahibim malesef. Sonradan da aklıma gelmiyor.
    Yaşamımız boyunca biz kadınlar ortalama 3 kilo ruj tüketirmişiz.
    Doğrumu bilemem ama.. Renk renk ruj sürmeyi seviyorum.
    Ama yediğim için çok kalmıyor dudağımda...
    Sık sık tazelemek de can sıkıcı olabiliyor.
    Ama ben yine de gün içinde 3-4 kez yineleyenlerdenim.
    Özellikle sabah kalktığımda kupkuru bir dudak beni tatsız hissettiriyor.
    Dudak kremlerim yerine ruju tercih ediyorum hemen, kokuları tadı hoşuma gidiyor...

    Çok Ajan olsam, Angelina Jolie Olsam?

    21 Ağustos 2010 Cumartesi

    Yazın sinemaya gitmek akıl karı değildi bana göre..Sinema keyfi kışa has bi güzellikti, yazın çekilmezdi. Tabii ya yazın cıvıl cıvıl güneşli tertemiz havada dışarda gezmek varken, kapalı bi alana tıkılmak abese iştigal. Ama artık öyle olmuyor işte. Sıcaklar öyle fena öyle bunaltıcı ki klimalı pöfür pöfür sessizcek sinema ortamı hem dinlendiriyor hem de oturduğun yerden yorulmadan etmeden film keyfini yaşıyor, entellektüeliteni arttırıyosun :P.
    Hoş açık hava sinemasını tercih ederdim nostaljik havasından ötürü, akşam saatlerinde. Ama o da her zaman her yerde mümkün olmuyor.
    Dün  Angelina ablamızın filmine girdik. Aslında İnception istiyordum ben okuduğum olumlu yorumlardan ötürü. Ama geç kalınca bir sonraki seansını beklemek istemedik filmin. Angelina'yı beğenirim, hem oyunculuğunu, hem güzelliğini, hem de hümanistliğini. Brad abimizle değişik ırklardan çocuk evlat edinmeleri imkanı olan herkese örnek olabilecek bir davranış. Keşke tüm ünlüler reklam mahiyetinde düşünülse bile hayır işlerinde, sosyal projelerde yer alsalar böyle devasa servetlerini kimsesiz çocuklara anne baba olarak harcasalar, varsın böyle popüleritelerine popülerite katsınlar, can feda böyle bi reklama. Neyse kısacası filme önyargısız girdim, kafamda hiç bi düşünce hiç bi fikir bile yoktu konuya dair bir bilgim de. İsmine, kapağına bakıp kitap alırsın ya aynen öyle
    Gerilim-aksiyon sevenler için son derece tatmin edici. Amerikanın dünyadaki otoritesine, Rusyanın komünizm sevdasına, dünya ülkelerinin çıkar savaşlarına, Müslümanların milliyetçiliğine, masa başı oyunlara gönderme yapan, CIA, FBI gizliliğinin çekiciliğine vurgu yapan bir film. Tomb Raider, Bay ve Bayan Smith tarzı Angelina hep bi savaşçı modunda, ordan oraya uçuyor korkusuzca, inanılmaz güçlü, heytt be oluyosun bazen tabii çok gerçekçi olmayabiliyor :) Bakın spoilerdan yana rahat olun, onca şey söyledim ama konuyu asla tamin edemezsiniz :)

    Film klasik mutlu veya mutsuz sonla bitmiyor, gizli bir "to be continued" ifadesi bırakıyor..Yani bu film seriye bağlar, ikincisi, üçüncüsü çekilir arkadaşlar..
    Ben emek verilmiş her filme değer veririm, öyle kolayy "ıyy beğenmedim, iivreenç" demem 40 yıllık sinema eleştirmenleri gibi. O yüzden fikrimi önemserseniz ben tabiki "gidin görün" derim.

    Bir başkadır benim memleketim...

    19 Ağustos 2010 Perşembe



    "Gitmediğin yer senin değildir!"



    derler...



    ben sahiplendim artık pek çok yeri...



    :)




    5 güncüklük gezimiz sona erdi ve hüzünlü, keyifli bi tat bıraktı damağımda, yüreğimde...






    Nevşehir iline bağlı Avanos; Ürgüp ve Göreme gibi Kapadokya bölgesinde yer alan Antik Devirdeki adı Venessa olan turistik bir ilçe.




    Mistik atmosferi, doğası havası, mimarisi ve ortasından geçen Kızılırmağın kızıllığıyla insanı etkilemekten geri kalmıyor.




    Pek çok dört, beş yıldızlı otel bu sınırlar içinde bulunup, her yıl binlerce turist ağırlıyor. Hiçbişeyden geri kalmayan, bizim ülkemizi bizden daha çok merak edip, üşenmeden dağ taş gezen 7'lik bebelerden 70'lik nenelere, dedelere kadar. Gecenin 10unda serincecik havada havuza girmekten aldıkları müthiş hazzı gözlemlemek "ya biz ya bizimkiler" düşüncesinde çocuksu bi milliyetçilik yapmama neden oldu açıkçası.




    Bu bizim o bölgeye 2. gidişimizdi.




    Bu sefer ki otelimiz bölgenin en geniş yataklı Yıltok Oteliydi. Son derece hijyenik ve kaliteli bir otel olduğunu belirtip tavsiye etmeden geçemiyorum..







    İzmit, Adapazarı, Bolu, Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir, Kayseri, Sivas..




    Batıdan İç Anadoluya doğru harika bir gezi...




    Arabanın camından yol kenarına kurulu köyleri, evleri ve ordaki hayatları, yaşanmışlıkları düşlemek paha biçilemez...













    Henüz bi köy evinde kalmamış, horozla uyanıp, inek sesleriyle saatsiz akşam vaktini ezberlememiş, tam manasıyla yıldız ve dolunayla günü geceye devretmemişseniz bi an önce bunu yaşayın derim...Oralarda yaşanılan hayatlara ortak olun, kavak seslerinin hışırtısına karışan kuş ve böcek seslerini dinleyin umarsızca, çeşmeden buz gibi su için, su taşıyın- yorulmazsınız inanın, dışardaki tuvalete gidin, hayatınızla kıyaslayın, zorlukları ve hoşluklarıyla düşleyin..



    Gitmesek de görmesek de o köy, bizim köyümüzdür demeyin...



    Çünkü gitmediğin yer senin değildir...



    Ayağımızın tozuyla bu kadar anlatabildim. Bi ton foto çektim, amatörce ve bi sürü yıllanmış bedenlere ait el öptüm, gülümseyen çocuklar sevdim, onalra çikolata verdim.



    Hırka giydim yazın ortasında, İstanbul cayır cayır yanarken ben uuuvv diyerek yürüyordum akşamları dağ, tepede..



    Ve İstanbul'un şu nemli bunaltıcı havasında yazı ıskalıyomuşuz aslında, anladım, içim cız etti.



    Kalbim Anadolu'da kaldı..



    :(

    Gidiyorum...

    13 Ağustos 2010 Cuma


    Bazen herşey üst üste gelir...Kötü olarak değil iyi şeyler üst üste gelir hem de..



    Sıkılırsın sıkılırsın ama eğlendirecek bi aktivite bile bulamazsın.


    Ama bazense bütün güzel planlar çakışır, hangisine vakit ayıracağını bilemezsin.


    Amip olmak istersin, bölünerek çoğalıp boşa gitmesin bu da diye yetmeye çalışırsın..



    Şu sıra ofis çok durgun. Yöneticimizde uzun bi tatile çıktığı için rutin işlerim haricinde yan gelip yatıyorum desem yeri :) Hiçbişey yapmamak da sıkıyor haliyle. Madem işler durgun, hava sıcak, Eylül'den sonra baş kaşicak vakit olamicak, önümüzdeki hafta yıllık iznimden kalan kısmı kullanıp değerlendirip izin aldım.



    Havuz, deniz,suya dair ne varsa istifade edelim dedik bu süre zarfında..Bir de ertelediğim doktor, sağlık kontrollerini aradan çıkartayım diye düşünüyodum. Canım arkadaşım tükom da yazlığa davet etti. Annemlerse anadolu turnesine filan çıkacak ki ben de dağ tepe toprak gezmeyi, şehir hayatından bikaç günlüğüne kaçmayı istemekteydim ne zamandır. Kararsız kaldım, ama şehir dışına çıkmak ve annemleri kırmamak adına yarın sabahın ilk ışıklarıyla doğu istikametinde yolculuğa çıkıyorum..İlk durağımız Nevşehir..


    Sevgiyle kalın..

    Pazar Kahvesi...

    8 Ağustos 2010 Pazar




    "Neye niyet, neye kısmet"in resmi bu...



    Ama inanmıyorum fallara ya, hayatımda baktırdığım ikinci yada üçüncü faldır bu. Kahve sevmememin de etkisi büyük bunda. Hani keyifle içen, daha doğrusu içen biri olsam kapatayım da bakıver muhabbetine girerim ama hiç aram yok. Ve baktırdığım fallardan hiçbiri beni tatmin etmedi, cidden inanmıyorum, inana mıyorum.Çünkü fal bakıyorum moduna girenlerin geneli sallıyor ve sallanan şeyler öyle herkesin başına gelebilecek şeyler, kahinliğe gerek yok, uğraşsam bende sallarım, destekli sallarım hatta :) Çıkarsa amenna, çıkmazsa ne olacak, dünyanın sonu değil. Öylesine bi eğlence işte, değerinden fazla fiyatta kahve içiyosun hepsi bu.

    Birine fal baktırmak terapi gibi gelir, psikolojik bir ihtiyaçdır. Evet kahvede çıkan şekilleri, tarotta seçtiğin kartlardaki resimleri yorumlarsın, anlamlandırırsın ama bunun bi garantisi olduğunu düşünmek ve hayatı fallara göre şekillendirmek hiç mantıklı gelmiyor. Yine de fala inanma falsız kalma sözünü hatırlatıp konuyu kapatalım..:)

    "MASAL" 1 YAŞINDA!!!

    6 Ağustos 2010 Cuma


    Tam 1 yıl olmuş bu masala başlayalı.
    Koskoca 1 yıl geçmiş üzerinden...
    Yok yok kim ne derse desin zaman hızlı geçiyor, 18'inden sonra...
    Masal yıllardır sürüyor ama 1 yıl olmuş sizlerle paylaşmaya başlayalı..
    Ağustos benim için çok çok çok özel bi ay...
    Masalımın başlama ayı her anlamda...♥
    Ve sizler..beni izleyenler, okuyanlar..Siz olmasaydınız masal da olmazdı böyle..
    Belki bir iki yazıp sıkılırdım, ama sizlerin yorumları, okuduğunuzu bilmek beni daha da şevklendirdi paylaşmak adına..
    Acılarımı, üzüntülerimi paylaşarak azaltıyor, mutluluklarımı, sevinçlerimi paylaşarak çoğaltıyorum. Ve ilerde bir gün bu masalın sayfalarını karıştırıp karıştırıp "vay be, neler yaşamışım" demenin, hayatı tecrübe etmenin vermiş olduğu hazzı yaşayacağımı düşünüyorum..
    İyiki varsınız blog alemi, iyiki burdayız,iyiki okuma-yazma biliyoruz :P
    nice nice yıllara...:)

    Düğün olur biz düğüne gideriz....

    2 Ağustos 2010 Pazartesi
    Düğün sezonunu açmıştık ya hani. E tabiki arkası geldi.Bu hafta sonu iki şahane düğünle bütün enerjimi harcamış bulunuyorum.


    Cumartesi günü, 2,5 saatlik kuaför faciamdan sonra ve başımın çatlayacak şekilde ağrımasına rağmen oldukça eğlenceli(!) geçti. Bunca aksiliğe rağmen nasıl mı? Şöyle ki; Doğru dürüst makyaj yapamama, kırk saat döne döne boynuma uygun kolye arayıp bulamamama rağmen elbisemin şıklığı hakkında aldığım iltifatlar bi nebze olsun memnun etti beni. Dünyanın yolu ve trafik olmasına rağmen çok hoş bir mekan olan Bebek Bümed'de yapılan genel müdürümüzün kızının düğününde tüm iş arkadaşlarımızla aynı masayı kahkahalar eşliğinde paylaştık. Deli gibi dansettik, ben tek kadeh içmedim ama sarhoş gibiydim.Fto. mak. şarj aletini bulamadığımdan dolayı fotoğraf da çekemedim doğru dürüst. Bi fotoğrafa kazık şeklinde paha biçseler de fotoğrafçılar sağolsun ne diyelim.

    Ertesi günse annemin kuzeninin silivrideki çiftliğinde oğullarının sünneti için verdiği davetteydik. Tam bir kır düğünüydü. Hizmette kusur yoktu. Havai fişek gösterisi, konfeti yağmuru, davul-zurna, alternatif müzik sistemi, bahçenin müthiş ambiyansıyla harika bir gece geçirmemizi sağladılar diyebilirim. Gecenin tatlı yorgunluğuna dönüş trafiği eklense de bu haftasonu şehir dışına çıkmış gibi memnun oldum. Ve pazartesi işe gitmenin vermiş olduğu huysuzluk, pms dönemi ve başımn belası uçuk şimdiden bu haftanın bittiğini, önümüzdeki haftasonunu düşlememi sağlıyor...

    Related Posts with Thumbnails