Bir Alışveriş Masalı...

30 Ekim 2010 Cumartesi
Uzun zamandır alışveriş postu yazmıyorum. Arada ufak tefek alışverişlerim oldu yer vermediğim. Ama bu ay şiddetli bir alışveriş dürtüsüyle kesenin ağzının açıp, indirimli mindirimli, küçük, büyük ciciler almaktan geri kalamadım.Aşağıda bir kısmını göreceksiniz.

* Avon alışverişim..
Avon Soft Musk parfüm+deo+pudra set
Avon el kremi
Incandessence çanta boyu parfüm


Bunlar da Ceci'nin geleneksel küpe, oje, taç vs. ıvır zıvır alışverişi...



Tacım böyle bir anlam ifade etmiyor, yeşil tonlarda çiçekli bir elbiseyle kombinlenmeyi bekliyor bence :)




Strawberyy ve Elf Alışverişim de çok yakında sizlerle..

Yedim Dua Ettim Sevdim...

29 Ekim 2010 Cuma
Dün yarım gün tatilin bana verdiği yetkiye dayanarak bu buzz gibi brrrr havada yapılacak en güzel şeyi yapıp sinemaya gittik. Film tercihini kitabı bestseller olmuş fakat benim henüz okumamış olduğum Ye Dua et Sev'den yana kullandık. Tabii konusu pek hoşuna gitmedi. Hani evli kadının özgür ayakları, yenilik ve heyecan arayışı, biri bitmeden başkasına aşık olmaları falan filan :) Zaten dişi bir film bunu kabul etmek lazım baştan. Ama filme bi girdik, boş yer yok. Herkesin tercihi bu film olmuş.

Filmi çok eğlenceli ve keyifli buldum ben. Zaten Julia Robertsı beğenmeyen  yok, bu filmde de oyunculuğunu konuşturmuş. Gülüşü çok tatlı :) Ama güzel değil..zarif, alımlı, sempatik ama güzel değil..

Tekrar filme gelirsek  en basit anlamda bir kadının ilişkilerinden dem vurup, mutluluğu arama, bulduğunu sanıp bulamama sorunsalını irdelenmesi diyebiliriz konusuna. Filmimiz bi yandan boşanmış ve mutsuz Lizin depresifiyetine vurgu yaparken, bi yandan da İtalya'da yemeklerin enfesliğinden, Hindistan'ın inanç atmosferinden, Balinin büyülü sosyal yaşantısından bir parça tatmanızı sağlıyor, kahramanımız Liz ile harika yerlerde kültür gezintisine çıkıyorsunuz adeta. Tabii arada kurgu kopukluğunu farkedebiliyorsunuz. Kitabını okuyanlar eminim bazı şeyleri daha iyi anlamışlardır. Sonuç olarak ben beğendim, en azından İtalya, Hindistan, Bali için az da olsa fikir sahibi olmak adına bile gidilebilir..;) Mesela ben İtalyanların Türklere çok benzediğini düşünüyordum emin oldum artık, aile yapısı, o maç atmosferi falan filan..Keşke Liz tura çıkmışken Türkiye'ye de gelseydi eminim burda hayat iksirini bulup bidaha geri dönmek istemezdi :)

Cumhuriyetimizin 87. Yılı Kutlu Olsun...



TÜRK olmak onur, ATATÜRKÇÜ olmak gururumuzdur. Bol yıldızlı değil, AY YILDIZLI bayrak altında saf tutanların CUMHURİYET bayramı kutlu olsun! ;)


Kurduğun Cumhuriyet Sonsuza Dek Yaşayacak !!


29 Ekim'e Özel Ata İmza Gümüş Kolye...

28 Ekim 2010 Perşembe
Sabah sabah mail kutumda bu tanıtımı görünce alışveriş dürtüme engel olamadım..



Ben kaçırmadım, belki siz de kaçırmazsın diye paylaşıyorum. Benim aldığım aşağıda resmi olan..

Ejoya Koçak'ın distribütör firması. Değişik tarzlarda altın, gümüş, pırlanta takı modelleri var ve tabi bununla birlikte avantajları da. Bakmak isterseniz tıkı tık. 

MASAL'DA ZİRVEDEKİLER ve ÖDÜLÜM..

27 Ekim 2010 Çarşamba
i


Sağolsun bi zaman çok keyifle yaptığım mimler bombardıman gibi geliyor ama ben cevaplayamıyorum eskisi gibi, unutup gidiyorum..O yüzden cevaplayamadığım mimler için kusura bakmayın arkadaşlar..:(

En son mimimi sevgili Joeycim ve Deli dolu hayat'tan gelen unutmadan, vakit geçmeden, cevaplandırayım..İstatiklerimde tüm zamanların top 5'i aşağıdaki gibidir.
  1. Cemil İpekçi ileydim...:)  Bunun neden popüler olduğu bariz açık, benden ötürü değil cemil ipekçiden ötürü :)
  2. İdeal Erkeği Arayanlara...  Herkes arıyoo belli :)
  3. ADNAN BEY'İN BİHTERE OKUDUĞU ŞİİR...Aşkı memnu dizisinde bir sahnede geçmişti, hala hafızalarda öyle değil mi :)
  4. Classics Kozmetik Ürünleri... Eee kozmetik her zaman ilgi konusu :)
  5. Dondurma Çubuğundan Ayraça...  Klasik bir dıy projesi :)

Bu mimi yapmayı çok isteyen tüm izleyicilerime yolluyorum...sevgilerimle...;)


Ayrıca hayat güzel, rosein, cemre, mavi, Ayshenur ve Azelya çok teşekkür ederim bu şeker ödül için :)  Ben bu ödülü tüm izleyicilerime yolluyorumm..Öpüldünüzz.. :*



Kırmızılar bana kardeş..:)

25 Ekim 2010 Pazartesi
Haftasonu bizim kızlarla buluşmaya giderken..


Kırmızı pantalon Mangodan..Starcity Outletten 15TL.hey la la :)




Kırmızı çantam..Bakırköy pasajlarından birinden indirimden 20 liraya kaptım..
Aslında sevgili büyük etken oldu kapmamda, çok beğendi, ben kararsız kalmıştım. Ama iyiki de almışım, görüntüsü, kalitesi, kullanımı, şıklığı, içi, dışı baktıkça yeniden yeniden cezbediyor beni, tam isteyebileceğim bi çantaydı..


Ve uğur böceğii parmağımdaa :) Denedim sonunda..ama çok kalın oldu fırçamın azizliğine uğradım ama nail art ojelerle gayet yapılası bi model, herkes kolayca yapabilir :) Güzel oje sürmesini beceremiyorum, kabul, nasıl da taşırmışımm böö :)




Herkese mutlu, huzurlu haftalarr... (:

Bugün Cuma Geç Yatın Çocuklar...:)

22 Ekim 2010 Cuma
İzleyelim en güzel dizileri..
Çünkü yarın günlerden Cumartesi..
Üzmeyin bugün hiç kendinizi...

:)

Barış Manço'nun efsaneleşmiş "bugün bayram" şarkısına "bugün cuma" düzenlemesi yaptım.Nasıl olmuş, beğendiniz mi? :)

Çünkü çok sevindirikim, mutluyum..
2 gün tatil..Ne iş, ne bişi düşünmek istemiyorum..Siz de öyle yapın..
Haftasonunu kendinize ve sevdiklerinize ayırın..

Aşağıda verilen hikayede olduğu gibi bugün "Bardağı Yere Bırakın"..






BARDAĞI YERE BIRAKIN BUGÜN DÜŞSÜN !



Profesör elinde içi dolu bir bardak tutarak dersine başladı

Herkesin göreceği bir... şekilde tutuyordu ve ardından sordu :


“Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?”



'50gm!' .... '100gm!' .....'125gm'

..diye öğrenceiler yanıtladı.

Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem,” dedi profesör, “ama, benim sorum şu ki :

Bu bardağı böyle birkaç dakikalığına tutsaydım ne olurdu?”

‘Hiçbirşey' …..diye yanıtladı öğrenciler
Tamam peki 1 saat boyunca tutsaydım ne olurdu?' diye sordu profesör bu kez…

Kolunuz ağrımaya başlardı efendim' diye öğrencilerden biri yanıtladı

Haklısın, peki şimdi ben 1 gün boyunca tutsam ne olurdu?”

“Kolunuz iyice ağrır, kas spazmı & batar vs gibi sorunlar yaşardınız ve hastaneye gitmek zorunda kalırdınız!”
….. tüm öğrenciler çeşitli yorumlar yaptı ve gülüştüler
“Çok iyi.
Peki tüm bu sorunlar olurken bardağın ağırlığında bir değişme olur muydu?”
Diye sordu profesör.

‘Hayır‘…. Diye yanıtladı herkes

Peki o zaman kolun ağrımasına ve kas spazmına neden olan neydi?”

Öğrenciler bulmaca çözermişçesine düşünmeye başladılar.



“Acıdan ve ağrıdan kurtulmak için ne yapmam gerekir bu durumda?”diye tekrar profesör sorar

“Bardağı bırakın düşsün!” diye öğrencilerden biri yanıt verir

“Kesinlikle!”der profesör.

Hayatın problemleri de böyle birşeydir.

Onları kafanda birkaç dakika tutarsın & Bir sorun yokmuş gibi görünür.

Uzun bir süre düşünürsün & Başınız ağrımaya başlar


Daha uzun düşünün & Artık seni bitirmeye ve hiçbir şey yapamamana neden olur.


Hayatınızdaki mücadeleleri ve problemleri düşünmek önemlidir,


Fakat DAHA ÖNEMLİSİ onları her günün sonunda, uyumadan önce yere bırakmaktır (bardak gibi).

Bu şekilde strese girmez, ve her gün taze bir beyin ile uyanır ve her konuyla ve yolunuza çıkan her mücadele ile başa çıkabilecek güçte olursunuz!


Bu yüzden bugün ofisten ayrıldığınızda,

Sevdiklerinize şunu hatırlatın :

Bardağı yere bırakın bugün düşsün...

Bu da cuma şarkımız..:)

Zaman Geçerken...

21 Ekim 2010 Perşembe
...nasil oluyor vakit bir turlu gecmezken yillar hayatlar geciyor..




Zaman ne hızlı geçiyor öyle değil mi?
Ben doğalı çeyrek asır olmak üzere...
Oysa ojeyi dudağına süren 5 yaşındaki küçük kızı dün gibi hatırlıyorum..
Neler sığdırdım bu zamana, neler yaşadım..
Kimler oldu hayatımda kimlerle tanıştım..
Kaç şehir gördüm, kaç okul bitirdim..
Ve ne acılar ne mutluluklar..
Heyecanlar, korkular..
Hatırlayınca hala aynı tadı veren anılar...
İyi ki fotoğraf çekmişim diyorum, fotoğraf çekmeyi bu kadar seviyorum..
Hafızam yanılsa da onlar yardımcı oluyor bazen hatırlamaya..
Çok olmuş çook..
Büyüdüm, yaşlandım ama
Neyse ki daha yolun yarısında, şairin dediği o yerde değilim..
35imde kimbilir ne durumda olucam merak ediyorum..
Seviyorum yaşamayı...
Herşeye rağmen hayat güzel diyebiliyorum...

Yine Bana Hasret Yine Bana Hüsran Var, Yine Bana Soğuk Günler Düştü...

13 Ekim 2010 Çarşamba

Kış mevsiminden nefret ediyorum ben :(
Şuan da sonbahardan çok kışı yaşıyoruz takdir edersiniz ki..Ben yazın gidişine alışamadım daha, ellerim buz, burnum kıpkırmızı isyanlardayım. Mümkünse kış uykusuna dalıp 6 ay uyumak, canım yazım gelince uyanmak ve hayata karışmak istiyorum.

Yağmurlu ve soğuk günlerde beni bi nebze mutlu etsin diye resimdeki şişe şemsiyeyi almıştım. Sepeteindir sitesinde görünce sipariş vermiştim bikaç hafta önce bu Deco Umbrellayı, biçok sitede de mevcut sanırım. Ama çok memnun kalmadım. Şişesine koyup çıkarmak hiç pratik değil bikere özelliğini burdan yitiriyor. Şekil şema modern, şık ama bana çok sağlam gelmedi, iki sarsıntılı rüzgarla kırılıp gider kanaatindeyim.O gün gelene kadar "Üsküdara gideriken aldıda bir yağmur" tadında dolaşıcam bu pembiş arkadaşla. Beni korusun bakalım yağmurdan, soğuktan, kardan...püff :S


Kış modu tırnaklarıma rahatlıkla ulaştı ama bakınızz :) Koyu renklere yöneldim ki koyu ojeleri hep sevmişimdir..Bu patlıcan moru ojemi çok seviyorum, hem sürüşü hem duruşu güzel, bu kara kışa renk katacağız ikimiz..;)


Anlamsız bir paradoks dimi :)
Polyannalıkta son nokta da diyebiliriz...
Ama gerçekten mutlu bir günün akşamında çekilmiş kıştan kalma bir resimdi bu..

Son bin yılın en acımasız en soğuk kışı geliyormuş..
Gardımı almam lazım..!

Bir Aşk Masalı...

11 Ekim 2010 Pazartesi


hadi bir masal uyduralım
içinde mutlu doygun telaşsız durduğumuz
bitirelim dokunuşlarla yaralara sorulara yer olmasın

bir adada olalım mesela akşamüstü olsun zaman
durmuş olsun aşkımıza takılmış asık yüzlü yelkovan
sen bakıyor ol gözlerimin mutlu mahçup yüzüne

öyle çok sev ki ellerin oyunum
mutlu son olsun ilk kez aşkta
bitmesin yolum

el sallayalım gerçeklere terk etsinler
bıktırıp gitsinler artık bizi
o an bitecek gibi gelsin kalmasın dahası
yarına kalmasın ötesi

bir film seyredelim mesela sanki kahramanları biz
sanki aşk bizim içinmiş hatta aşk bizmişiz
öyle sıcak sarıl yarına kalmasın



öyle çok sev ki

bir aşk masalı dinleyelimm hep birlikte..:)

Aşkın ve Tarihin Koktuğu Yerlerde...

10 Ekim 2010 Pazar
Fatihteydim bugün demiştim..Aslında Karagümrük, Balat arası sayılabilecek bi yer..
İstanbulun en eski tarihi semtlerinden biri..Emin olun orda atmosfer bambaşka..
Kilise, sinagog, cami, yerli yabancı turist, tarihi saraylar, o severek izlediğimiz dizilerdeki mahalleler, evler vb. güzellikleri barındıran bi yer desem...

Resimler gelse..

  

Merdivenli sokaklara ayrı bir sempatim var..
Kaç tane gördük böyle, ne nostaljik ne hoş...
Bir yaz akşamı çekirdek çitleyip şişede gazoz içen ergenlerin sohbet mekanı gibi canlandı gözümde..Belki yıllar yıllar önce..




Ve her bi köşesinde koca bi tarih barındıran eski ahşap evler..
Kocamandı bu ev..İçinde oturan ne şanslı..



Ve işte Molla Aşkı Cafe, hani "Ezel" dizisinin o etkileyici, o merak konusu mekanı, ezelle eyşanın buluşma yeri, baharın vurulduğu cafe işte...
Epeydir merak ediyordum, gördüm, mutluyum :)
Güzel manzaralı, nostaljik bi yer..
Çok da kolay gidilir, dizilerden sonra mekan oldukça popüler olduğundan kime sorsan söyler edirnekapıyı geçip karagümrük stadına yaklaştığın vakit..Çiftlere itinayla tavsiye edilir demiyorum mekan o kadar güzelki ailece, arkadaşlarla, tek başına bile gidilir..

Mekandan ve tabi benden kareler...

Manzaramız...
Biraz uzak gibi görünüyor ama canlı olarak daha kolay betimleyebiliyorsunuz gördüklerinizi..Galata kulesi, Eminönü köprüsü vs...
Ayrıca bozuk para atıp 1 dakikalık manzaranın daha yakından ve daha net keyifne varabileceğiniz dürbün de mevut.



Aslında hemen ordan Balat'a "Öyle bir geçer zamanki" dizisinin çekildiği o müthiş tarihi semte gitmek istiyordum. Ama çok yürümek gerekiyordu ve birazcık da tehlikeli bi yer olduğunu söyleyen bay ımmın tavsiyesiyle Fatih'e döndürdük yolumuzu "Karagümrük çocukları"nın takımlarını yer göğü inletecek tezahüratlarıyla..Maçları varmış Maltepeyle..:) Aha da kanıtı :)


Hanimiş benim cici ceketim :)


Bu hem klasik hem spor kombinlerde, hem iş hem özel davetlerde,mekan zaman tanımayacak şekilde kullanabileceğim güzellikte (amma övdüm ) mevsimlik ceketi 10 TL'lik askılıktan seçtim Fatih'te bir dükkanda. 2 tane kalmıştı. 38 bedeni kapmışım farketmeden, hiç denemeden tereddütsüz aldım, yok yok olur bu dedim, göz kararım iyidir, eve gelince ilk iş (etiketi bile sökmeden :))baktım ki üzerimde gördüğünüz şekilde cuk oturdu, yaşasın oldumm :)Kısa kollu kışlık elbiselerimle kombinlemeyi düşünüyorum daha çok.

Seviyorum ama neyi? :)

6 Ekim 2010 Çarşamba
Masalda güzel yepyeni bi köşe...
Seviyorummm...ama neyi? :)

Sevdiklerimi yine severek yaşadığım anlara ait resimlerimle paylaşacağım zaman zaman...

Uzun yolculuklarda verilen kahvaltı molalarını...


Ada evlerini ve bu evlere tam da orda sahip olma hayallerini..



Petshopların önünden geçerken burnumu vitrine dayayıp besleyemiyorum bari burda seveyim modunda sevimli hayvanları izlemeyi...



Meyve bahçelerine bir çocuk heyecanıyla dalmayı..


İş çıkışı sevgiliyle yenilen avm yemeklerini...


Ve sahil yürüyüşlerini, tam karşısında oturup dakikalarca öyle bakmayı suya...


S E V İ Y O R U M  !

Mantarı severim...:)

2 Ekim 2010 Cumartesi

Eveeet benim uyduruk yemeklerimden bir tanesi daha :) Sevdiğim lezzetleri bir araya getirdim, hayal gücümü de katarak yemek konusunda ahım şahım deneyimlerim olmamasına rağmen tatmin olabileceğim bir yemek ortaya çıkardım. Belki daha önce denenmiş ve adı olan bi yemektir, bilemiyorum.
Önce mantarları güzelce haşladım ki bu yemeği yapmamanın en büyük nedeni, mantara bayılıyorum.Sonra küçük eşit parçalara böldüm.

Derin bir tavada soğanları pembeleşinceye kadar kavurdum, rendelenmiş havuç ve ne kadar becerebildiysem jülyen doğradığım yeşil ve kırmızı biberleri ekledim, karıştırdım. Haşlanmış mantarları ve isteğe bağlı tavuk,sosis (etgillerden bir ürn) tavamıza koyup sotelemeye devam ettim. Domatesisteğe göre baharat ve tuzu da  ekleyip karıştırdım.

Birazcık pişirip ( sebzeleri öldürmemek gerekiyor ya) fırın tepsisine aldım, üzerine beşamel sos döktüm. siz süt kremasıyla da deneyebilirsiniz. Pişmeye yakın çıkarıp üzerini kaşar rendesiyle kapladım..Ortaya "fırında mantar graten" tarzı bişey çıktı. Ağır gibi görünüyor ama aslında yapması son derece pratik ve sebzesi de bol olduğu için hafif sayılmasa da akşam yemekleri için ideal bir yemek çıktı...

Afiyet olsun...:)

İçelim biz bi akşam...:)



İçmek istiyorum...Rakıyı kokusundan içemiyorum, bira desen bi bardağı zar zor..
Shot desen aman tanrım bir yudumda çarpılıyorum..Vişne votka da olabilir bak..
Ama Meyve kokteyli en güzeli :)
Ve yazdan kalma bi resim...
Yani ben güzel bi mekana  gidip kulağımızın pasını silecek güzellikte bir müzik eşliğinde, hatta eşlik edebileceğimiz bir şarkı eşliğinde, bişeyler içmek, keyifli muhabbet etmek ve braz da kafayı bulmak istiyorum :)
Manyakmıyım yoksa?
:)

Bak o fondaki şarkı da tıpkı bundan olabilir aslında :)

Uğurlama...


İş arkadaşım Çebo'ya  veda ettik dün. Master yapmak için okul-iş arasında kalıp ve sonuçta tabiki okulu tercih etti...çok değil 6 aydır beraber çalışıyorduk. Ama sevmiş, alışmıştım. O kadar rahat, o kadar samimi ve içtendi ki, anlaşıyordum, yaş farkı da olmadığından böyle şeyler önemlidir işyerlerinde gerçekten dost olabilmek az rastlanır bir durumdur..Öyle ki bi ara bahsettiğim o cadı yönetici bile samimi olmamızı kıskanıyor ve bunu dile getirmekten hiç çekinmiyordu. Böyle kötü niyetli, fesat, arıza bi kalp olamaz..Zaten neden hep iyiler veda eder ki, keşke onun yerine o kadın gitseydii diyebliyorumm..
Doğumgünü de aynı gündü, onu da kutlamış olduk bu sayede, pasta kestik ofiste, süpriz oldu. Ben tuhaf..
Vedalara dayanamam işte...
:(

Küçüğüm daha çok küçüğüm...

1 Ekim 2010 Cuma

...Yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş, sen mi biteceksin ? çekeceksen bile bayrağı, yaşadım ulan dibine kadar, diyemiyecek misin...

demiş şair..

Çocuk ruhumdan ödün vermiyorum hiç.
Ama böyle sosyal hayatta, insan ilişkilerinde hani yanlış diye tabir ettiğimiz çocuksu davranışlardan, hayatı zehreden şekilde değil. Olgunum gerektiği yerde, lüzumsuz triplere girmiyorum. Büyüdüğümü hissediyorum ama acele etmiyorum, yavaş yavaş sindire sindire...

Hala içimde o küçük kız çocuğu; öyle saf öyle temiz..
inanıyorum, seviyorum, güveniyorum, hiç kötü düşünmüyorum...
Hayatı öğreniyorum ama düş kurmayı bırakmıyorum..
Güneşin uzunlu kısalı çizgileri var hala benim resmimde..
elmalar var ağaçlarda ve yerlerde çiçekler rengarenk..
Çalan kapıya hep koşacağım babam geldi, annem geldii, birileri geldi diyerek..
heyecanla, ümitle..
O çocuk bende hiç eskimeyecek..
Çünkü onu hissetmeyi, ona söz  geçirmeye çalışmayı bile seviyorum..
Ona "yapma kızım" demeyi..
Onu tanıyorum..
O benim kızım..
Hiç olmasa bile..
Ona şımarıyorumm...
:)

Related Posts with Thumbnails