Kitap Aşktır...

3 Ekim 2015 Cumartesi
Kış kapıda, sonbahar melankolik haliyle dört gözle beklenmiş, cıvıl cıvıl bir yazın bitişini aynı zamanda yepyeni başlangıçları temsil ediyor... Sıcak içeceklerle birlikte çekilmiş bir kitap resmi ile bu mevsimin huzurunu paylaşıyoruz şu sıralar...Ama düşündüm ; Kitap okumanın mevsimi olur mu hiç? Ne mevsimi ne saati vardır bana göre..aşk gibi zamansızdır.. ille bir zaman terimi ile açıklayacaksak sadece canın istediği zamandır, içine döndüğün zamandır, tüm evreni terkedip orada yaşamak istediğin zamandır.. O yüzden yazın da durmadık okuduk haliyle...:)








Küçük Prens...
Herkesin kütüphanesinde bulunması gereken çocuk kitabından çok -Büyüklere masallar tadında- bu kitabı bilmeyen yoktur herhalde.. Ben de kütüphanem için aldım ve tekrar okudum..


Eğer büyüklere, ''güzel bir ev gördüm, kırmızı tuğlalı. pencerelerinden sardunyalar sarkıyor, damında ise kumrular var'' derseniz, nasıl bir evden söz etmekte olduğunuzu bir türlü anlayamazlar. Ne zaman ki onlara, ''yüz milyonluk bir ev gördüm'' dersiniz, işte o zaman size, ''oo, ne kadar güzel bir evmiş'' derler gözlerini koca koca açıp.







Harika bir distopya Kurucunun Kızı
Öncelikle bu tarz kurguları seviyorum ama ne kadar duygu verebilir diye ön yargılı yaklaşıyorum. Fakat temin ederim ki son sayfayı kapadığınızda içinizden bir şeyler kopacak. Bu kitaba hiç bu inançla başlamamıştım ama distopya da olsa içinde duygular doğru işleniyorsa etkilenmemek elde değil.. Serinin devamı gelecek sanırım şuan ikinci kitabın çevirisi yapılıyormuş, merakla bekliyorum...En sevdiğim cümle şu oldu;


Eğer kullanıldığının farkındaysan ve yine de buna izin veriyorsan, gerçekten kullanılıyor olur muydun?



 
Kayıp Gül Küçük Prens'den alıntılar yapan, onu hatırlatan akıcı ve samimi bir kitap, üstüne okuyunca tatlı bir tesadüf oldu.. Bir kaç saatte bitireceğiniz elinizden bırakmayacağınız  sürükleyici bir hikaye ile birlikte hayata dair düşündürücü, felsefi derin konulara yer veren ve tüm dünyada ses getirmiş bu kitabı okumamak hata olurdu.. Altı çizili cümlelerim;

Bir dağ hayal et zirvesindeki manzara çok güzel. Orada olmayı çok istiyorsun, ama zirveyi kendinden çok uzakta gördüğün için ümitsizliğe kapılıyorsun Oraya nasıl olsa varamam deyip vazgeçiyorsun
Oysa, zirveye varanların adımları seninkilerden daha büyük değildi. Ama onlar, o küçük adımları birbiri ardınca atmayı sürdürmüş kimselerdi. İmkânsızı gerçekleştiren mucizeler değil, sürekliliktir. Suya sarp kayaları deldiren de budur. Yirmi birinci yüzyıl insanına gülleri duyuran da
Zaman ileriye doğru akıp gittiği sürece, büyülendiğimiz "gelecek" el değmemiş "geçmiş"ten başka bir şey değildir.
 

Sevginin Büyüsü..
Bilin bakalım kitabın başkahramanının ismi ne? Bir Cecilia nın masalı daha:) Daha ilk sayfada içim ısındı kitaba. Bu hani kafa dağıtan, fazlasıyla iç ısıtan, tüm zorluklara rağmen yepyeni sayfalar açabilen ve eninde sonunda mutluluğu yakalayan, şükretcek pek çok nedeni olan insanların kitabı. Önce kapağı etkiledi beni, sonra da tanıtım yazısı;

Hayatın zorluklarını yenip hayatta kalabilen kadınlar daima güçlü ve güzeldir.
Bazen hayat kötüye gider, her şey içinden çıkılmaz bir hal alır. Yapılacak bir şey yokmuş gibi görünür, sanki çıkmaz bir sokaktasınızdır.İnancınızı yitirdiğiniz, bitti dediğiniz, dua etmekten bile vazgeçtiğiniz anda, hayat size inanmanız, umut etmeniz ve yeniden başlamanız için göz kırpar. Sevginin Büyüsü her şeye rağmen hayata tutunmanın hikâyesi…



Edebi bir polisiye gerilim okumak istiyorsanız gönül rahatlığıyla önerebileceğim bir kitap Dante Kulübü. İlk yüzlükte yer yer sıkıldığım ama bıkmadan azimle ve merakla devam ettiğim kurguyu anladığımda ise çokça haz aldığım etkileyici bir hikaye.


 

Related Posts with Thumbnails