Mevsimi Geldiyse Filmler...

7 Kasım 2014 Cuma


Gone Girl- Kayıp Kız

Daha önce bir filmin vizyona girmesini bu denli beklemişmiydim hatırlamıyorum. 10 Ekim Cuma'yı zor ettim, akşamına hemen ilk seansa eşimle biletimizi aldım. Ha evde milli maç izleme planları olan eşim için seansın geç başlaması ve filmin 2,5 saatlik uzunluğu başlangıç da canını sıkmış olsa da filmin ilk bir saatinden sonrasını gözünü kırpmadan, merakla izlediğine sevinçle şahit oldum. Kitabını okuduğum için ne bulacağımı biliyordum ben ama O biraz önyargılıydı. Filmin reklamının yapılmaması, vizyonda son dönem Türk filmlerinin revaçta olması bir çok insanı filmden habersiz ve etkisiz kılıyordu. Ama şimdi imdb'deki puanına ve yorumlara göz atarsanız, aslında sadece yönetmenine bile bakarsanız oldukça iddalı bir yapıtla karşı karşıya olduğunuzu anlarsınız.


Kitabın kapağında yer alan "her hikayenin öteki bir yüzü vardır" yazısı hem herşeyi özetliyor hem de buram buram gizem kokuyor. Bir evlilikte herkesin yaşadığı sorunlar, bir takım hatalar, değişimler olabilir. Eşler gerçek karakterlerini birbirinden- hem de uzun bir süre- saklayabilir. Yaşanan bu çatışmaların son noktası nereye kadar götürülebilir sizce? Ve o son noktaya karar verilince elde edilecek sonuçları göze alacak kadar deli, gözü kara, zeki olmak, sonuç acımasız, vahşi olsa da hayranlık uyandırıp, alkışı hak etmez mi?  Ben şahsen hayran kaldım. Kadına mı, erkeğe mi? Onu da izleyip göreceksiniz, spoiler yok.



Pek Yakında

Bir çok kişi filmi izledi ve çok beğendi. Zaten Cem Yılmaz ibaresini gördüğümüz birşeyi beğenmemek olurmuymuş hiç? Çünkü neden Cem Yılmaz komik, kaliteli, ulaşılmaz, pahalı (!) vs.. Filmin değerine bakmak gerekir kanımca. Evet Türk sineması ortalamasına göre gayet iyi bir film. Hele Recep İvediklere, Kolpaçinolara ve binumum amaçsız, tüket-at türk komedi filmlerine göre. Yeşilçam'a saygı duruşu, sinemanın görünmeyenlerini seyirciyle paylaşması, film içinde film durumu farklı bir tattı. Ama kabul edelim içindeki bazı diyaloglar çok yapay, bazı olaylar çok klişe. Şu boşanma arifesinde, çocuğundan uzak yalnız kovboy profilinden sıkılmadık mı? Av Mevsimi ve Organize İşleri hatırladım bi ara. Çocuğuna yetmeye çalışan bir kadın ve ona asılan fırsatçı bir ana kuzusu. Ama esas erkek onu döver! Her hikayede olan kötü bir adam, mafya babası, şantaj vs. Dram olacaksa bunlar olmalı diye bir kaide mi var bilemiyorum. Artık farklı karakterler, hikayeler görmek istiyoruz. He tabii asıl karakterler dışında araya bir kaç konuk, bol sükseli sanatçı da eklenirse Türk halkı bu filmi çok sever öyle değil mi..Bir de Bayram'da çıkardık mı iyi gişe yapar. Filmi beğenmedim demeye dilim varmıyor, ama bi ton ürün yerleştirme, reklam almış, ticari kaygıyla yapılmış tipik türk komedisi, sanki  çok beğenilmesini abartı buldum ben...


Halam Geldi

Bu filmi sinemada izlemek istemiştim ama fırsat olmamıştı. Sosyal mesaj veren filmleri filmi çok beğenmesem bile kendimce duyarlılık örneği göstermek belki de destek olsun, onların gözünden bakıp, anlayayım diye izlemeye çalışırım. Çocuk gelinleri, akraba evliliklerini konu edinen ve yaşanmış gerçek bir hikayeyi anlatan bu filmden etkilenmemek elde değil. Bir kere hiç sıkılmadım, film uzun deniliyor ama bana kısa bile geldi. Filmin yüksek bir temposu yok ama gereksiz sahneleri de yok, konuyla başlıyor ve o şekilde sona eriyor. Büyük bir prodüksiyon beklememek lazım ama oyunculardan yana sıkıntı yok, tüyleri diken diken eden bir hikaye. Muhakkak izlenmeli, aslında konunun muhattapları, töre adı altında oyun çağıdaki çocukları babaları yaşlarında adamlarla evlendirecek tarzda çirkinlikler, katliamlar yapanlar izlemeli dışarıdan nasıl göründüklerini...



Sadece Sen

Ben demiştim bunlar hep Kore filmleri yüzünden diye. Al işte romantizmin, duygusallığın dibi bir film daha. Ağlatır mı ağlatır. Sevdim mi sevdim. Hikayesi çok basit, tesadüfler öyle abartılmış ki inandırıcılığı zorluyor, orjinalinden uyarlanmış ama film sonunda bu not olarak eklenmiş, kandırmaca yok yani. Sevdiğim noktalara gelince, daha önceki filmlerinde bu kadar sevmemiştim Belçim'i. Nasıl güzel oynadı kör bir kızı. Hayatın sillesini yemiş insanların, sakatlıkları, acıları hep başka yerde ama hiç yadırgamadan, tüm benliğiyle sevip aşık oluyorlar birbirlerini. Eski bir dövüşçünün ve kör bir kızın aşk hikayesi etkiledi beni daha çok. Geri kalan alengirler, olay kurgusu biraz türk filmi tadında ama kızın yaşadığı o şirin, mütevazi ev, sokak, hediye edilen köpek, denizin ortasındaki salıncak, kurulan hayaller gibi detaylar bu filme artı puan vermemi sağlıyor.



0 yorum:

Yorum Gönder

İÇİNDE KALMASIN...

Related Posts with Thumbnails