Haftalık Yeme Bülteni :)

30 Ocak 2011 Pazar

Kağıt Helva hep çok nostaljik gelmiştir bana. E öyle ama, yüzyılların lezzeti,  geleneksel Türk tatlılarında yeri ayrı..Biraz tarih kokuyor, biraz aşk. Hala sahillerde, traftikte, gezi mekanlarında satıldığını, dondurma ve çikolata ile şenlendirildiğini görebilirsiniz. Fakat her işte olduğu gibi bu işin de bir ehli var ki Koska bu anlamda bi duayen ...



İşte bu da modern çağın lezzeti; buharda bardak mısır..Her ne kadar ithal olması içime sinmese de kokusu, tadı iştah kabartan cinsten..Bikaç senedir hayatımıza girmiş olan bu lezzeti cazip kılan bu yumuşak, tatlı özel mısırın buharda pişirilditen sonra tercihimize göre çeşitli soslarla harmanlanıp bardakla servis edilen bir sokak yiyeceği olması.



Sokak yiyeceklerinden dönelim ev yiyeceklerine..
Bu taptatlı, yeme de yanında yat aşureyi annem yaptı ama...


Bu böreği ben kendim elcağızlarımla yaptım :) Çoktandır mutfağa girmiyordum, iyi geldi :)

Haftaiçi işyerinden bir abla sabah kahvaltasında ikram etmişti bana bu böreği. Beğendiğimden tarifi de ikram ediverdi. Çok kolaymış doğrusu. Havuçlu kabaklı börek, belki bileniniz vardır, internette de tarifi mevcut olabilir.

Ama kısaca yapılışından bahsetcek olursam; Yufkaları (Ben 5 adet kullandım) 4 eşit parçaya böldükten sonra her bir parçaya klasik sıvı harcımızı (1 yumurta, yarım bardak süt,  yarım bardak yağ, 1 kaşık yoğurt)  yayıp  tavada sotelediğimiz havuç ve kabaklı harcımızı (2 kabak, 2 havuç, tuz, karabiber) koyduktan sonra şeklini verip yağlı fırın tepsisine diziyoruz. Üzerine yumurta sarısı sürüp çörek otunu serptikten sonra fırına veriyoruz. 15-20 dakka piştitken sonra afiyetle mideye indirebiliyoruz. Ertesi güne beklediğinde daha bi lezzetli oluyor.


Bu saatteki bu post için kusura bakmayın artık..:)

Yaz hiç bu kadar özlenmemişti...

28 Ocak 2011 Cuma



Şu karanlık, soğuk, kasvetli kış gününde ne düşünüyorum biliyormusun?

Bir yaz günü, belki tam öğleden sonrası.. güneşin en sıcak olduğu bir gün, aylardan Temmuz belki de..

Anltalyadayım, belki de Bodrum dolaylarında...Şehrin önemi yok, güneyde bir plajda...


Uzanmışım şezlonga, markafoniden aldığım yeni bikinim var üzerimde, gözümde plazma boyutunda güneş gözlüklerim...Bi kremlenmek için doğruluyorum, yayılmışım, bronz olma yolunda hırsla, azimle ilerliyorum, önce burnum ve yanaklarım kızarır benim, o güneş ışınlarının tenimde verdiği "yanıyorum yaşasın" modundaki güzel hissiyatı yaşarken; ne o - ne bu, ne ofis, ne işler, kafam rahat, bir tek su soğukmudur acaba, biraz daha yanayım sonra girerim, hem daha yeni kremlendim diye düşünüyorum..
Kulağımda son moda şarkıları çalan bir ipodum olsunmu olmasınmı karar veremiyorum.
Zira uyuycak gibi olurken o mahmurlukta, o huzur ve rahatlıkta, etraftan gelen tatil sesleri daha bir ninni gibi geliyor; kumdan kalesinin dalgalar tarafından bozulmasına salakça ama çok şirince tepki veren çocukların cıvıldamaları, suya atlayınca çocuktan daha şımarıklaşan insanların sesleri, çok  yumuşak, zaman zaman hırçın dalga sesleri, işte o bahsi geçen son moda şarkıların arka fondaki bi beach clubdan hafif hafif tınlaması... Kalbinimi kırdımm afedersinnnn..veya...Buraadaa Tecrübee konuşuyorrr.. Evet Demet standarttır o anda. Çünkü şu bir gerçektir ki; Demet şarkıları hiçbir zaman ve hiçbir yerde o ambiyansta dinlenildiği kadar tat vermiyor.. Beach music diye bir kategori olsa kesinlikle açık ara ipi göğüsleyen isim Demet Ablamız olur.. Zaten karpuz kabuğu denize düşünce değil Demet albüm çıkardığında anlıyoruz yazın geldiğini, sezonun açıldığını..

Velhasıl kelam yazı özledim ben, ama sabretmeliyim dimi,şunun şurasında ne kaldı yaza? 5 aycık..:)

O zaman Demetle beraber yazı özlüyoruz..Dinleyelim güzelleşelim bu Cuma öğleden sonrasında.. :)

Timsah.com
İzleyin:

Gel gel Fiyonklara Gel..:) (mim)

26 Ocak 2011 Çarşamba
Son zamanlarda depreşen fiyonk aşkımdan bahsetmiştim şu yazımda.
Sevgili blogdaşım güzel insan Hayat güzel de fiyonkunu göster adında bir mim yollamış bana..
o halde hayatımızdaki fiyonklara devam ediyoruz...

Fiyonklu elbisem, müdürümün hediyesi geçen yazdan. Çok beğenmeme rağmen daha giymek kısmet olmadı. Sanırım bu zatı şahaneyi giymeye layık bir yer bulamıyorum :P :)


Fiyonk kolyem, cassetteden hediye..

Fiyonk yüzüğüm yine geçen yaz Beyoğlu İş Merkezinden almıştım..

Bir diğer fiyonk yüzüğüm yeni sayılır yakın bi zamanda kapsama alanıma girdi...


Ve fiyonk tacım kot kumaştan yapılmış...


Bitmediii. Odamda gözüme çarpan bir fiyonk daha paylaşmak istedim...

Bu şirin hediye paketini atmaya kıyamamış asmıştım rafımın kenarına, çok cici ama dimi..


Yinee bitmediiii.. Her yerden bi fiyonk çıkıyor :)..Bilgisayarıma yıllar önce süs olsun diye yapıştırdığım fiyonk.. ve burda minik meleğime de dikkat :)



Ve bende bu romantikmi romantik şiirnmi şirin mimi;

cemreye, lafebesine, latelye, atolyekediye, nimoya, nah a perfect daye,roseine, ayshenura ve capriceline göndermek istiyorum.
Görelim fiyonkları kızlar :)

Alix Avien Oje Rüzgarı...

24 Ocak 2011 Pazartesi

Fiyatı, yapısı ve renk skalası bakımından çokca tercih edilen flormar, golden rose ve pastel gibi türk oje markalarından sonra alix avien de kalitesiyle kendini aşıp bu yarışta olduğunu gösterdi. 

Huzurlarınızda Alix Avien 169.. Bu rengi nasıl anlatırki insan? Ama orjinal ve hoş duruyor, ben çok güzel süremesem de oje müdavimleri bu rengin hakkını verir diye düşünüyorum.

Alix avienin sevdiğim diğer yanı ise çabuk kuruyor ve tek sürüşün şişedeki rengi elde etmek için yeterli olması..


Bugün aldığım iki Alix Avien daha..

Meşhur Çatlayan oje...Bildiğim kadarıyla diğer markalarda böyle bir ürün yok..Bikaç blogda gördüm ben, görmeyenler için en kısa zamanda denicem, acayip bişi oluyor tırnakta..:)

Ve 2011'İn trend renklerinden ışıltılı yeşil...238 numara ve yine başarılı..


Ne demiştimm; Bu yıl daha çok renge eveet! :)

Tarihte Dün...

23 Ocak 2011 Pazar

Dün zatı şahanemle Beyoğluna doğru uzanalım dedik. O da nesi.?
Taksime ne zaman gitsek muhakkak bir eyleme denk geliyoruz.
Islıklar, sloganlar, davullar...
Bir nevi cenk meydanıdır taksim, isyan için birebir..
Birden kendimizi de grubun içinde bulunuyoruz, özellikle ben dayanamıyorum :)
Bütün taraftarlar tek yumruk tek yürek olup geçen hafta yaşananları protesto ediyordu. Spor camiası dışında sanat dünyasından da ünlüler var idi. Önümde Fatmagül'ün suçu ne'deki bir arkadaş yürüyordu.
Öyle bir geçer zamanki'deki Filistinli asi kızımız Amina ile yanyana düştük, yoldaş olduk. Bay ımma diyorum "şu şu değilmi" - "hıı o kim, o ne, nerde oynuyodu, hımm tanımıyorum.." Allahımm hiç dizi kültürü yok :) Aminamız yani Şenay Aydın çok tatlı çok sıcak bir kızmış dizide engel teşkil etsede sevdimm..Bir de kendimi esmer sanırdım, esmerliğin hakkını veren bir kız ;) Yolu açık olur inşallah..


Zayıflama Anlayışım..

19 Ocak 2011 Çarşamba
Bütün kadınların  ortak belki de yegane ortak, istikrarlı sorunudur; kilo.
Alması oldukça kolay, vermesiyse illet, nefret, zor, can sıkıcı bişeydir...Bizler yemeyi seven hatunlarız. Bide kio vericem, zayıflicam niyetine rejim mejim hesabı sevdiğimiz yiyecekleri yiyememek mutsuz, keyifsiz, huzursuz eder. Eee çikolata bile yasak, nasıl mutlu olcaz şu yalan dünyada, olcak şeymi bu :)
Bende hayatım boyunca balık etli sınıfında bir hatun oldum. Zaman zaman kıyafetlerim bollaşacak kadar kilo verdim, zaman zaman da aynı kıyafetler darlaşacak kadar aldım. Hangisinin sinir bozucu olduğu malum. Zayıf olmak hepimizin hayali. Tabii zayıflık anlayışımız her zaman aynı olmayabiliyor. Zira ben çiroz diye tabir edilen bir deri bir kemik veya sıfır beden manifestosuna kapılmış hatunları belki zarif, belki narin, belki çıtır görür ama pek hoş ve albenili bulmam. Benim anlayışımda hatun kadın anatomisinin hakkını verecek. Aşırısına kaçmayacak balık et, yuvarlak hatlar, kaba tabirle ele avuca gelecek kıvrımlar bir kadının olmazsa olmazı olmalı. 45-50 kilo civarı hatunlar alınmasın, belki de ben, bende dahil, geriye kalan kadınların içini rahatlatmaya çalışıyorum. Diyorum ya herkesin zevki, rengi aynı değil.

Ama ben işte bunu sevmiyorum..Dünya kadar parası, yakışıklı bir kocası, çocukları, ünü var. Bu kadar zayıf olma bir hastalıkmı yoksa tercihmi, eğer tercihse sebebi bunca artının yanında ne olabilirki pek geçerli göremicem.


Zayıf olmak süper. Ama ideal bir kiloda hem sağlıklı hem hoş görünümlü, aynen şu hatunlar gibi tamamdır bence..Ee efsane Marlyn Monroe bile 40 bedense, en seksi en güzel bulunan ünlülerde böyle etine dolgunsa gerçekten kendimizi sıfır beden diye ziyan etmemize hiç gerek yok.. En azından ben etmiyorum :)







Fiyonk Aşkına...

16 Ocak 2011 Pazar
Bu aralar fiyonklara kaptırmış bulunuyorum gönlümü..
Elimin değdiği yerlere de konduruyorum, yapması o kadar kolay çünkü. Sade bir nesneye ayrı bir hava katıyor.. 
İşte böylee...

Şapkama...


Tacıma...

Cüzdanıma... Böyle çok daha cici oldu dimi :)



Bunu ben yapmadım tesadüfen görüp aldım, saça takıldığında orjinalmiş gibi durabiliyor..


Buda doğumgünümde hediye gelen Berska fiyonklu bluzum.


Daha çok fiyonka varım diyorum..:)




Eyvay Eyvah :(:

15 Ocak 2011 Cumartesi



Eyvah Eyvah 1'i şu yazımda anlatırken pek beğenmediğimi söylemiştim, yani iyi, hoş filan ama beni güldürememişti. Bu serisinde güldürmeyi başardı işte. Oldukça keyifliydi, hiç sıkılmadım, zaman nasıl geçti anlaşılmıyor güle oynaya izletiyor film kendini. Filmdeki müzikler, şarkılar hoplatan cinsten. Başroldeki karakterler de komik gerçekten. Özellikle firuzan beni benden alıyor diyebilirim her hareketi her lafıyla. Ama sinema kalitesinde değerlendirecek olursam ilki gibi vasat bulurum. Film herkes tarafından çok beğeniliyor farkındayım ama benim sinema filmi beklentim çok farklı. Ben gülmek ve korkmak gibi nedenlerden filme gitmeyi sevmiyorum. Diziyse evet izlerim. Ama sinemadan beklentim biraz daha kurgu, sosyal mesaj, belki tarihi, belki dram tadında ağlamaya da varım hani. Ama sadece gülmek için gitmek pek cazip gelmiyor. Ama dediğim gibi keyifli, hiç sıkmayan bir film. Herşeyden önce emek var, bunu hep diyorum ama sinema kültürümüzü geliştirmek için emeğe de saygı duymamız lazım. Geyikli'ye ayrı bi bayıldım, son bölümdeki düğün sahnesine, beyaza ayrı bi bayıldım. Firuzan favorim zaten, o "şaka" diyişleri bitirdi beni .. Yani tutuldu bu film, Çoluk çocuk gidin gariii :)

Ceci'nin Altın Kuralları...



1- GÜLÜMSE...
Gülümsemek güzelleştirir...


2-İNAN
İnanmak başarmanın yarısı..Çünkü inanmakla beraber evrene ilk sinyaller gidiyor..Olsun mu olsunn bakalımm :)



3-İLGİLEN
Değer ver, özel hissettir, özen..
Karşılığı da öyle olacak...;)


4-KEŞFET
Bilmemek değil öğrenmemek ayıp..Hayatı takip et, bilmediğin yeni birşeyler muhakkak vardır.. ;)




5- SEV
Çünkü Sevmek En Kolay...



Herkese hayırlı Cumalar ve keyifli, mutlu bir haftasonu dilerim.
Sevgiyle kalın... :)

Bir Mim Masalı...

8 Ocak 2011 Cumartesi

Nah a perfect day,'cim mimlemiş beni, uzun süredir ara vermiştim ama bu mimi sıcağı sıcağına yapmak istiyorum..

1-Kaç yaşındasınız?
Gördünmü 25 oldum :)



2-İsminin son harfi ne?

"A" mı desem "L" mi desem, bilen biliyo aslında desemm...

3-En sevdiğin renk?
Kırmızııı!

4-Kilonuz kaç?

Yazın 55-57 dolayları kışın 65'e kadar yükselen bir grafik çizmekte pufff :)

5-Boyunuz kaç?
10 cm. topukluyla 1.75 :)

6-Ailenizin kaçıncı çocuğusunuz?

İkincii
 7-En sevdiğiniz şarkı?

Une Belle Historie


8-Sizce sarışın mı esmer mi?

Esmer :)

9-Sigara kullanıyor musun?

Hayırr hayırr yüz binkere hayırrr... :)

10-Alkol içiyor musun?

Çok sık değil ortam olacak ve vişne votka favorim :)


11-Çayı fincanda mı içersiniz, çay bardağında mı?
Fincanda, çay bardağının cismini unuttum valla..


Bu mimi lately, pembe düşler ülkesi, lafebesi, hayat güzel, pembeesinti, Elayza, cemre, hande ne yapıyor ve yapmak isteyen herkese gönderiyorumm..:*

Bakarmısınızz Bağyaaann :P

7 Ocak 2011 Cuma

  • Bende bu hatundaki kadar güzel dururmu bilmiyorum ama bu güzel elbiseyi giymek için sabırsızlanıyorum..Kendisi Markafoni'den Bonadea kampanyasından özenle seçilerek alındı. Rengi, deseni, modeli tam benlik. Aslında öyle elbise ihtiyacım filan yoktu. Dolabımdakilerin yeterli olduğunu düşünüyorum ama bitane daha eklenmiş oldu, pantalonlar yavaş yavaş saf dışı mı kalıyor ne :) Hadi bakalım gelsin de şu cici o zamanda paylaşırım hatta üzerimde görürsünüz yakışmış mı yakışmamış mı ?..:)
  • Günün ojesi: Golden Rose Paris serisinden 80 numara simli sedefli turanj tonlarda bir renk var şuan tırnağımda, aşağıdaki ojelerin gölgesinde kaldı ama gideri var tabi :)

  • Biz hatunlar birşeyin moda olduğunu görmeyelim. Gerçi ben en geç kalanınızım..:)2010 ilkbaharından beri chanel 505 taupe rengi yani gri-kahverengi karışımı rengindeki oje herkesin gözdesi oldu. Geçenlerde flormarın  bu tonlardaki 413 numaralı ojesini almış ve aynı tadı yakalamıştım. Ama bugün girdiğim kozmetikçide pastelin ve goldenrose'un da muadil ojelerini görünce gözüm döndü, azla yetinme bilgeliği, sözkonusu ojeyse pek bi tesir etmez. :) Kozmetikçi bey bile kasada torbaya koyarken ha chanel renkler dedi ya adamın bile haberi var, güldüm şöyle alttan alttan :)

  • Bir de nail art hülyalarıma renk katar diye sticker aldım, neler çıkacak bende merak ediyorum :)



  • Hihh Buda nesiii! :))  Bu da bonusu olsun..Eğer ben bunu sürer işe gidersem işyerindekiler özellikle beyler tarafından tefe koyulucağım kesin..Onların zihninde oje kırmızı ve pembe renginden ibaret zira :)


Herkese bol renkli mutlu haftasonları...

Değişmeyen Tek Şey Değişimdir ;)

6 Ocak 2011 Perşembe

Bu aralar ofis o kadar sıkıcı ki...Resmen iş yok.
Ve iş olmadığı için sıkılıyorum, tamam kafamı kaldıramayacak kadar yoğun ve absürt işler istemiyorum evrenden yanlış anlaşılma olmasın. Ama bişeyler ortaya koymak, başarmak, takdir edilmek hoşuma gidiyor kimin gitmez ki. Daha fazlasını hakettiğim halde istediğim yerde olamamak ve hırsım yerine huzurum olsun politikasını benimseyip  tutturduğum senkronda devam etmek de eskisi gibi hoşuma gitmiyor artık...Farklılık istiyorum,değişiklik..Farklılık, değişiklik güzeldir, detoks gibidir, iyi gelir.
Ben Türk Kahvesi sevmezdim hiç, ağzıma bile sürmezdim.
Ama oluyor iştee..bazen değişiyor insan..;)

Biz 3 Kişiydik...

2 Ocak 2011 Pazar
Bu kızları seviyorummm... :)
Bir araya gelince çok çılgın, çok çocuk olabiliyoruz...
Kadehlerimizi bize kaldırıyoruz...
Kim demiş karışık meyvasuyuyla kadeh kaldırılmaz diye.
Eğer oncaazla sarhoş olabiliyorsan (ki müsaitsindir bazen saçmalamaya) kadeh de kaldırabilirsin :) dimi ama? :p

Yeni Yıl Yeni Yıl Yeni Yıl Bizlere Kutlu Olsun...

1 Ocak 2011 Cumartesi

Yeni yıl ilk önce yeni hediyeler getirdi sevdiklerden.. :)
Bunlar tam benim rengim ve kokuşluk tarzımda takarım kış geçmeden düşüncesindeydim kii.. ama bu tarz cicilerim fazla olduğu için annecağızım artık gelen hediyeleri çeyiz niyetine bazaların altına kaldırıyor :)


Hepiciği çok güzel. Hediye konusunda hiçbi zaman hayal kırıklığına uğramadım. Çünkü ben bana ne alırsa dünyalar alınmış gibi mutlu oluyorum. Çünkü düşünülmek bile o kadar güzel ki..
Allah sevdiklerimizi başımızdan eksik etmesin..
Ailemiz, dostlarımız yanımızda olsun hep, hayattaki en güzel ve önemli şey bu..
Geri gelmeyecek olan onlar çünkü.
Yoksa herşey yerine konur..


Dolabım takıdan ve giysiden taşıyor artık.. Geldikçe artık giymediklerimi ama eski de sayılmayacakları veriyorum..
Ama herbirini ayrı ayrı çok seviyorum..Yeni kombinlere can, kan olacak nimetler :)


Ve Ceci Yılbaşı coşkusunu yaşarken... :)
Kurduk çilingir soframızı, kuruldukk sıcacık ortamımızda, kocaman bi aileydik. Küçük kuzenlerimle zaman zaman dansla, yer yer tombalayla, patlattığımız maytapla eğlendik, hele çocukları mutlu görmek benide mutlu ediyor.. Çok da yedik, içtik..
Tv'de adam gibi bişi yoktu yine tabiiki. Ee ver binlerce doları git Kıbrıs'da Ajdayla Tarkan'ı dinle, dimi :) Vee Allahımm Serdar Ortaçla girdik yeni yıla, hakkımızda hayırlısı..:)


Mutluu girdim yeni yıla, umarım bütün yıl mutlu geçer..
Herkese mutlu seneler...:)

Related Posts with Thumbnails