Ne zaman içim sıkılsa yeni doğmuş bebekler, onların gülücükleri, keşfetmeye hazır minik gözleri gelir aklıma. Onların saflığı, masumiyeti, sıfırdan başlamaları, önünde gizemli, pürüzsüz uzun yıllar olması..
Güzel şeyler var bu hayatta.. Yaşamayı değerli kılan soyut, somut bir çok şey...Ne güzel bir mevsimdeyiz mesela..Yaz sabahlarının telaşı var pencerenizden giren güneşin ışığıyla uyuyamazsınız daha fazla, erkenden başlarsınız güne kaçırmak istemezsiniz adeta. Dost muhabbeti var aradığımız, kahve keyfi var hani fotoğraflarını çekip paylaştığımız, deniz kokusu diye bişey var içe çekilesi, aşk var ve benzeri duygular..Kitaplar var filmler var, şarkılar var.. Huzur bulduğumuz yerler var, beraber olduğumuz insanlar...kurduğumuz hayaller..lezzetli yemekler.....sevdiğiniz biçok şey yani..
Bazen hayatın iyi ya da kötü olduğuna karar veremiyorum...
Belki de iyi ya da kötü olan "hayat" değil yaşadığımızdır.
Seçim yapabildiklerimiz için evet öyle ama ya seçim yapamadıklarımız, bizim seçmediğimiz, hayatın kendi yaşattıkları yani. Zira ölümü kimse seçmez...
Ölüm en soğuğu, en dibidir çünkü acının, kötünün..
Belki de onda bile bir hayır vardır, kimbilir..
…Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz." (Bakara Suresi, 216)
Hep bunu hatırlarım..
Sonra düşününce gerçekten de canlı örnekleri mümkün..
Hepimizin böyle deneyimleri olmuştur. Kötü olarak nitelendirdiğimiz birşeyin başımıza daha iyi sonuçlar çıkardığını..

Mutluluk gibi acı da hayatın kaçınılmaz bir gerçeği..Mutluluk güzel bir tatil, harika bir seyahat ise acı da kürkçü dükkanı bana göre, eninde sonunda dönersiniz oraya. Çünkü kimse dört dörtlük bir hayat yaşamıyor,inişler çıkışlar illa ki oluyor. "Nasıl ki elmas yontulmadan mükemmelleşmezse, insan da acı çekmeden olgunlaşamaz" demiş Konfüçyüs. Evet çok doğru Acılar insanı büyütüyor, öldürmeyen her acı güçlendiriyor. Çünkü yıpranmamış hayatlar büyük hüzünler bekler, acının tadını bilen insanlar ise temkinlidir, tecrübelidir, bocalamaz, saygıyla,soğukkanlılık ve nedametle karşılar onu sessizce uğurlar...
Tam 1 yıl olmuş, O'nu kaybedeli.. 1 yıldır bizimle aynı dünyada değil, nefes almıyor, yemiyor, içmiyor, gezmiyor, eğlenmiyor, gülmüyor. Ama "yok", "1 yıldır yok" diyebilirmiyim? Yok demek "hiç olmadı" demek gibi bişey. Ama oldu, "vardı" değil "var", hala var, sadece bu dünyadan gitti. Belki da çok daha güzel bir yere. Evet evet eminim o en güzel yerde..
İyi insanların evleri gökyüzüymüş meğer. Gündüz güneş, gece ise yıldız olurlar bizi izlerlermiş.. O yüzden toprağa değil bence gökyüzüne giriyorlar..
Ve ben yaz mevsimini ne kadar çok sevsem de sevmiyorum Ağustos ayını..
Dışarıda deli gibi kavurucu bir sıcak varken üşütüyor çünkü içimi..
