En Cici Alışveriş...

29 Kasım 2016 Salı
Kendim için alışveriş yapmayı unuttum şu sıra...Hep Yagız'a şunu alayım bunu alayım diye düşünüyorum.. En keyifli alışveriş listesinde çeyiz alışverişi ile kapışır bebek alışverişi...Bilmiyorum bu kadar heyecanlanmışmıydık beyaz eşyamızı, mobilyamızı seçerken, evimizi dekore ederken... Keyifli olduğu kadar da bol bol soru işaretli bir alışveriş türü bu. Zira aldığınız şeyi kullanabilecekmisiniz, ihtiyaç dahilindemi, bebeğiniz sevecek mi, gereklimi gereksiz mi, nerde bulurum, hangi markayı alayım, sağlıklımı, hijyenikmi bir sürü soru oluşuyor kafanızda...


Bir bebeğin ihtiyaç listesinde ne olduğunu az çok hepimiz biliyoruz. Ben de bu dönemde ufak çaplı bir araştırmaya girdim ama çok kasmadım. Herşeyi bi anda almak yerine, bebeğin büyüme evrelerine göre, ihtiyaç dahilinde hareket etmek daha mantıklı geldi bana. Bebek arabasını hemen kullanmayacağımı düşünerek bir ay erteledim mesela. Keza önümüzdeki günlerde, 6. ayımızın yaklaşması sebebi ile yapacağım ilk alışveriş ek gıda alışverişi (tabak çanak, cam rende, mama sandalyesi vs.) olacak.

Bana göre ilk alınacaklardan biri bakım ürünleri; bezi, şampuanı, kremi, ıslak mendili vs. Giysiye gelecek olursak hastane çıkışı dışında bişey almayın desem yeri. Zira öncesinde de sonrasında da yağmur gibi giysi hediyesi yağıyor. Öyle ki "ya bi paket bez alsanız daha makbule geçerdi" bile diyebiliyorsunuz :) Ben hevesimi dindirmek için bikaç parça giysi dışında hiçbişey almadım. O kadar çok hediye geldi ki, çorabından şapkasına, tulumundan montuna kadar...Çoğu da içime sinen cici şeylerdi. Bir de aliexpressten benim hoşuma gidip aldığım bikaç parça oldu..






Giyim alışverişinde dikkat edilecek husus ; etiketteki beden numaralarına aldanmamak bana göre. Henüz olmaz diye beklettiğim giydirmediğim kıyafetlerin küçüldüğünü görünce üzüldüm açıkçası. Yağız iri bir bebek olmamasına rağmen 2 aylıkken 6-9 aylıkları giyebiliyordu. Bu kadar fark olurmu demeyin üzerinde 1 yaş yazanları bile giyiyor şimdilerde. O yüzden alırken büyük almak; büyük al seneye de giyer felsefesiyle kısmen uyuşmasa da  avantaj olacaktır.


Emzik, biberon alındığı gibi duruyor. Yağız emzik kullanmadı, kullanmayacak da bu gidişle, sevdiremedim ve zorlamıyorum da artık. Biberona ise henüz ihtiyaç duymadık. İlk günün acısıyla lansinoh krem aldırmıştım eşime ama gereksizmiş bikaç kere kullandım sadece. Bence bu alışveriş de sonraya bırakılmalı.

Oyuncak olarak tek ve şiddetle önerebileceğim şey malumunuz oyun halısı. Bebeğinizin hem gelişimi hem de oyalanması açısından çok yararlı bir ürün gerçekten. Saatlerce oyalamasa da -ki bir bebeğin saatlerce oyalanması ve saatlerce aynı şeyden sıkılmaması diye bişey yok- size biraz boş zaman verdirtebiliyor.



Ana kucağı, taşıma koltuğu, kanguru muhakkak edinilmeli. Hatta mümkünse evin bilimum yerlerinde sallanan nesneler yerleştirilmeli. Önceden gereksiz bulsam da çok yararını gördüm bunların. Daha aklıma gelmeyen bi sürü detay var, gittikçe büyüyen koca bir derya bebek dünyası, dahası çocuk dünyası. Yaşayıp göreceğiz. Ama her anne bebeği için en doğrusunu, en güzelini kendi bilir. Bunu da not düşelim.

Keçeden İşler...

21 Kasım 2016 Pazartesi
İnsanın boş zamanını değerlendiren, ruhunu dinlendiren şeydir hobi.
9 ay nasıl geçti sanıyorsunuz. 
İşte bunlarla...;









Bir Doğum Masalı...

3 Kasım 2016 Perşembe
Buralar hep mavi oldu farkındayım. Ama önceden hayret ettiğim şimdi ise dibine kadar hak verdiğim bir gerçek var. Anne olunca değişiyomuş öncelikler...koca bir hayat değişiyomuş..ki iyi ki de değişiyomuş, hep dilimizde bir şükür...

Sanki eksik bir hayat tamamlanıyormuş. Bunu anne olmadan önce anlamam mümkün değildi ki "anne olursan anlarsın" lafı da bir efsane değil gerçekmiş. O'ndan önce ne yaptığımızı sorar olduk. Nasıl doldurduysa hayatımızı uyuduğunda bile özleyecek, resimleriyle hasret giderecek kadar boşluğa düşüyoruz... 

Erkeklerin askerlik anıları, kadınların doğum hikayeleri derlermiş... Anne olma, bebeğimize kavuşma yolunda hepimizin kendine özel bir doğum hikayesi vardır, anlatmaktan bıkmadığımız, yıllar geçse de unutmadığımız.. Ben de kendiminkinden uzun uzadıya bahsedecek, ayrıntılara girecek değilim. Ama hep istediğim şey planlı değil sürpriz olmasıydı. Bizim değil, bebeğimizin gelmeye karar vermesiydi. Nitekim de öyle oldu. 17 Temmuz'u 18 Temmuz'a bağlayan gece, daha vaktimiz varken miniğimiz artık gelmek istediğini olabilecek bir kaç belirtiden biriyle söyledi bize. Filmlerdeki gibi emsalsiz bir heyecanla, önce doktorumuzu arayıp haber verdik ve sonra apar topar -neyseki doğum çantamız önceden hazırdı- alıp çıktık evden. Yolda aile büyüklerine haber verildi elbette ki. Hastane evimize yakın sayılırdı, gecenin bir vakti yollar da boştu  ama o yol uzar bilirsiniz. Ne yapacağımızın şaşkınlığı, nasıl olacağının bilinmezliği ile hemşirelerin yönlendirmesiyle hareket ettik. Ve saatler sancı ve heyecanla geçti, sabah oldu...Oğluma adım adım yaklaşıyordum ve artık aramızdaki mesafe azdı, hayırlısı ile kavuşacaktık. 18 Temmuz sabahı saat:10:46da bir ağlama dünyanın en güzel sesi oldu benim için. Oğlum hoş-geldi. Ben Anne oldum, annelik hoş-geldi. Dünyanın en güzel en özel duyguları hoş-geldi. Agrılımıydı, değildi desem yalan olur. Ama herşeye değiyor, ağrılar da acılar da unutuluyor yavrunuzu kucağınıza aldığınız zaman. Yüzünü yüzüme değdirdikleri an ağlaması sustu, kokunuzu gerçekten tanıyormuş bebek. Ve o an duygulanmamak, ağlamamak elde değil, mutluluktan ağlamak tam da böyle bişey işte...Benim doğum masalım işte böyleydi mutlulukla biten...Dileyen ve hakeden herkese nasip olsun...

Hastaneye ve eve bebek görmeye gelenlere hediyeliklerimiz...
Kolonya, kokulu taş, kurabiye ve çikolata...





Related Posts with Thumbnails