Poğaça Kokulu Sofralar..

28 Şubat 2014 Cuma

Bazı kokular vardır, huzuru anlatır.
Evde pişen poğaça kokusu gibi..
Aslında çoğumuz da var bu, taktıkmı takarız, her dönem bir şeye..
Bizim de kahvaltının vazgeçilmezi benim poğaçalarım bu sıra.
Evde boş kaldım mı poğaça yapmaya sarıyorum, hadi bi koşu poğaça yapim ben diyecek kıvamda yani :)  
Ama sıcacık dereotlu peynirli poğaçalarla kahvaltının tadı başka...


Bu da mütevazi pembe kahvaltı soframız...


Bu da morarmış soframız...


Ve bu da tek kişilik dev gösteri...
Adı "Yalnız Cumartesi" 


Gayriciddi sunumlar...Neredeyse nanik yapan tabaklar filan..


Akşama Ne Pişirsem 2

21 Şubat 2014 Cuma

Öyle bir hastalık ki henüz tam anlamıyla iyileşemedim.
Akşamları kendimi oldukça yorgun ve hasta hissederek eve giriyorum.
İlk başlarda eşini mutfağa sokturmayan prensipli ev kadını tavırlarımı bıraktım, ne büyük bi nimetmiş kocanın karısına  yardım etmesi, yemek pişirmesi, bulaşıkları makinaya yerleştirmesi, istediğiniz düzende olmasa bile büyük şans.
Sarı soframızda;
İster çalışan kadın menüsü diyin, ister tembel menüsü var bu akşam da.
Köfte ve makarna en sevdiğimiz menülerden..
Üstelik çorbamız ve mezelerimiz de var daha ne olsun dimi..



Ve bu da Turkish fast food.
Ev usulü dürüm..


Ve bu akşam da güveçte kavurmalı kaşarlı mantar sofranın yıldızı...




Kültür Sanat Etkinlikleri...

6 Şubat 2014 Perşembe

Bazen kitaplar en iyi dosttan daha dosttur..
Gidilebilecek, gezilebilecek en iyi mekandır.
Başka bir hayattır, başka birinin bedeninde ve ruhundaki sizdir.
Yemek yapmak, film izlemek gibi kolaylıkla uygulanacak bir terapidir.
En azından benim için..

Bir Psikiyatristin Gizli Defteri..
Siz de benim gibi çok satanlara önyargılı yaklaşanlardansanız içiniz rahat olsun.
Çerez bir kitap değil, adamakıllı psikiyatriyi öğretiyor bu kitap.
Hem de yaşanmış olaylarla, yer yer eğlenceli yer yer hayret verici. Bu branşa az da olsa meraklıysanız, Hikayeler  akıcı.. tıbbi terimler sizi sıkmıyorsa çabucak bitirebilirsiniz.




Yine bir çok satan. Allah de Ötesini Bırak'ı Bloggerda okumayan kaldımı bilmiyorum ama akıcı, huzur veren, bakış açınızı değiştirecek, altı çizileceklerle dolu  bir kitap olduğuna emin olabilirsiniz.


Saat Kaçtır Acaba..
Sanırım ben bu tarz kitapların insanıyım..
"Çok satanlar"dan çok "Çok duyulmamış" ama o malum "altı çizilecek sözler", enfes tasvirlerle dolu, dilin çılgınca döndüğü, garip hikayeleri -bir o kadar da tanıdık-  kitaplardan etkilenirim..Biraz felsefe, biraz kurgu..Sadece psikoloji incelenmiyor gelişen olaylar da var ki karakterler, mekanlar hayal gücünüzü zorluyor. Ben kitap okurken derine inmek isterim, yüzeysel anlatımlar, basit bir  dil cezbetmiyor çoğu zaman. O satırı bir kaç kez okumalıyım, ne demek istedi diye düşünmeliyim. Bence Türk Edebiyatının böyle kalemlere ihtiyacı var.




En son gittiğimiz tiyatro oyunu İhtiyar Balıkçı ve Deniz. Aslına bakarsanız uzun zamandır gittiğimiz ilk tiyatro oyunu..Ee geçen sene ha bugün ha yarın derken sezonun kapandığı hafta biz tiyatroya gelmiştik dersen pek ilgili olmazsın, ihmalkar olursun olsan olsan. Oyuna gelecek olursak Erkan Can varsa dedik zaten yanılmamışız, geleceğin Müşfik Kenteri diyorum ben, o ne güzel Balık çorbası tarifiydi. Deniz hikayelerini barındıran oyunun dekorunu çok beğendik.


Eyvah eyvah 3
Bu filme süper, güzel diyemeyeceğim, dersem gerçekten güzel filmlere haksızlık etmiş olurum. İnstagramda da süper değil ama eğlenceli demiştim. Açıkçası "ne beklediğinize bağlı" filmlerden. Gülmek istiyorsanız ikinci yarısına katıla katıla gülebilirsiniz. Ve bütün seriyi umarsız izleyen benim filmle olayım firuzan. Bu kadın hayatın sillesini yemiş ama talih yüzüne gülmüş, meşhur olmuş ama samimiyetini dobralığını kaybetmemiş aslında hayatla, herkesle dalga geçen bir karakter. Demet Akbağ oynamasaydı bu kadar severmiydim ondan da emin değilim. Hikayeler, konular, kurgular oldukça basit. Ama oyuncuları en iyilerinden toplamışlar, karakterler olmuş, oturmuş. Bi de bir filmde mekan, müzik ararsanız o da var. Geyikli güzel bir yer, hüseyin bademin evine bayıldım, bahçeden çıkar çıkmaz başlayan deniz diyorum...


Çağan Irmak bizi ağlatmaya gelmiş dünyaya herhalde.
Ama bunu en iyi şekilde, film çekerek, sanat icra ederek yapıyor.
Ben onun filmlerindeki bohemliği, beyoğlunu, kalabalıklara karışmaya çalışan yalnız ve melankolik insan psikolojisini,yaşantısını seviyorum..Totemlerle, rüyalarla başlayan Tamam mıyız filminde de şükür duygusunu vermeye çalışmış daha çok. Bu filmde aşk yerine kardeşlik,dostluk var..Başrol oyuncuları iyi bir performans çıkarmış. Bunun yanı sıra film o kadar akıcı ki ne çabuk bitti diyebilmeniz mümkündür. Ama daha iyi bir final olabilir düşüncesindeyim ben.



12 Yıllık Esaret
Gerçekten etkileyici hikayesi ile aldığı ödülleri sonuna kadar hak eden başarılı bir yapıt. Sadece Türk filmlerinde yokmuş dram, yabancı bir filme de ağlayabiliyormuşuz baya şakır şakır. Brad'in filmdeki rolü az ama öz, afişteki büyüklüğü sanırım yapımcılığından kaynaklı. 


Senin Hikayen
Yönetmenin hikayesi aslında bu. Adam başından geçen olayı kurgulamış, film yapmış, paylaşmış, hay hay gerçek hikayeleri anlatan filmleri hep sevmişimdir. Hepimizin başından geçebilir ki geçmiştir de çünkü hikaye basit. Evet basit bir filmdi, ama heyecansızlığına rağmen keyifli ve kaliteliydi. Diyaloglar ucuz değildi, oyunculuklar çok samimi ve sıcak. Selma Ergeç Timuçin Esen ne güzel bir çift olmuş, birbirleriyle çok uyumlular, filmin enerjisini yükseltiyorlar. Bazı filmlerde bazı oyuncuların bazı özellliklerini keşfedersinz ya hani Selma Ergeç güzel kadınmış ya dedim kendi kendime. Filmin içinde belki gizli belki aleni dram ise rahatsız etmedi, yani o güzelim şarkılar hiç etkilemedi film bitince aklımda kalan tek şey esranın hamilelik evresi ve babanın şamar oğlanı komedisiydi..bence izlenesi özellikle çocuk düşünen veya düşünmeyen, yeni evli çiftler izlemeli..


Related Posts with Thumbnails