Noltaljik Pudra!

30 Nisan 2011 Cumartesi
Catherine Arley Silky Touch Pudra'dan başkası olamaz tabiki :)
3 sene önce kadar arkadaşım kutu kutu getirmişti bana.
Kapanan kozmetikçi bir arkadaşının hediyeleriymiş.
Nasıl sevinmiştim. Bu çocukluğumun pudrasıydı çünkü. Ama lisede bile pek makyaj yapmadığımdan benim yoktu. Çevremdeki herkesin pudra namına sahip olduğu yegane pudraydı. Misafirliğe gittiğim evlerin banyosunda yada tuvalet masası üstünde yer alan bir üründü.


Yeni yetme ergen kızların kabusu yüzlerindeki siviceleri iki üç puf pufla yok ettikleri pudraydı bu.
Mucizevi bir iksir gibiydi kızlar için o zamanlar :)
Kokusu hala aynı. Çocukluk kokuyor, gençlik kokuyor, kadınlık kokuyor..
Ve hala bir çok kadın bu pudradan vazgeçemiyor.
Çünkü kapatıcılığı, yapısı ucuz fiyatına rağmen oldukça başarılı.
Bana kalırsa ihtiyaç duyulmasa bile her bayanın çekmecesinde yer almalı.
Dedim ya nostaljik bir havası var, insana çok şey anlatıyor.
Piyasadan çekilmeden edinilmeli.



Miskin Kedi Ceci...

29 Nisan 2011 Cuma

Havalardanmıdır bilinmez bu ara çok miskinim.
Pek bişey yapasım gelmiyor ama ne ilginçtir ki aynı zamanda oyalanmak, bişeyler yapmak istiyorum.
Çalışan kesimin haftaiçi ritüelleşmiş bir programı vardır takdir edersiniz ki.Bir söz vardır; "Aslında hepimiz haftasonları için yaşıyoruz" diye. Bunun yanlış olduğunu söyleyebilecek biri var mı? Haftaiçi çalışmaktan başka ne yapıyoruz ki. Yine başkalarına göre çok erken vakitte biten bir mesaim var. Ama iş çıkışında havalarda berbat olunca kendimi bi an önce eve atmak istiyorum. Akşam yemeği, aileyle sohbet çay eşliğinde, internette sörf veya okuma seansları, günün filmi veya dizisi patlamış mısır ve kola eşliğinde...Ve sonrasında ertesi güne hazırlık..
Ama Cuma başkadır. O haftaiçi'nden değildir. Haftasonunun arifesidir, müjdecisidir. Küçüklüğümden beri ayrı bir sempatim var Cuma'ya, aslında herkes gibi. Tanrı bile buyurmuş zaten Mübarek gün diye.
Haftasonu'nda çılgınlar gibi alışveriş yapmak istiyorum . Ama bir yandan da aldıklarımı koyacak yer bulamayacağımın endişesi var.
Dolap detoksunu tekrarlamalı.
Kullanmadıklarımı minik kuzene ayırmalı.
Babanneye uğramalı.
Anneler günü geliyor. Ayakkabı alınacak kendisine.
Annemin kuzeni Oriflame katalogu getirecek, ona yardımcı olmak için bişeyler almalıyım.
Teyzemler yurtdışından geleli nerdeyse 1 ay oluyor, hala görmedim :S
Bir de blogger buluşması var ama benim için zor görünüyor...
1 Mayıs'da Taksim'e gitmek istiyorum.
Yine de kendimi çok miskin hissediyorum.
Neden böyle?
Sanırım yaz gelmedi diye...:(

Belki de bu son...

28 Nisan 2011 Perşembe

Evet sanırım bu son elf alışverişimdi, daha doğrusu son yurtdışı alışverişim.
Elime ulaştığı için kendimi şanslı hissediyorum, zira gözden çıkarmıştım.
On gün kadar önce hem çilekten hem de elften herzamanki gibi masumca ve bi heyecanla sepetimi doldurmuş, sabırsızla paketimin elime ulaşmasını beklemeye koyulmuştum.Ve akabinde 2 - 3 gün sonra dehşet verici o haberi duydum; Yurtdışından Kozmetik Alışverişi Yasaklandı!
Yer Türkiye ise şaşırmamak lazım böyle yasaklara ama gene de ufak çaplı bir şoka girdim. Olayın aslını astarını öğrendik ki Sevil Hanım ve Tekin Bey bize kumpas kurmuşlar. Evet bunun en masum açıklaması bu olur; kumpas. Neden? Sırf onlrdan alışveriş yapalım, onlar daha fazla kazansın diye, yani biz soyulalım, kazık yiyelim, daha fazla para ödeyelim diye mahkemeye başvurmuş ve kazanmışlar. Yüzlerce markayı, ürünü %80'lere kadar indirimle, kargo bedelsiz ve son derece ilgili bir şekilde sahip olmamızı sağlayan Strawberry, elf ve daha nicelerinden mahrum bırakıldık anlayacağınız. Bu haksızlık değil de nedir? Ülke ekonomisi elbette önemlidir ama kendi ülkesinde kazıklanacağına yurtdışından alışveriş yapma tercihinin neresi kötü, neresi yanlış? Kaldı ki global bir dünyada yaşıyoruz. Zaten biçok konuda yurtdışına bağımlı haldeyiz,bunun sorumlusu biz değilizdir heralde. Kendi ülkemizde üretilmeyen yabancı menşeli bir markayı, dışardan temin etmek kadar doğal bişey olamaz. Bu tamamen Sevil ve Tekin ACAR'ın çıkarlarına hizmet eden, insan haklarına aykırı bir olay. Blogger yasağı kadar saçma bi olay! Ve bu saçmalıkla da baş etmesini biliriz. Boykot! Size kalmadık!




Neler Takıyorum?

23 Nisan 2011 Cumartesi
Aksesuar önemli bir tamamlayıcıdır. Ama her zaman detay olarak kalmaz.
Bazen başrole o geçer :)

Fiyonkdan ve kırmızıdan vazgeçmiyorum, bide puantiye olunca takma da yanında yat :)


Uyumu yakalamayı başarıyorum :)


Toplu saçta taç takmayı seviyorum :)
Her ne kadar gelişi güzel toplamış olsam da :)



Hep melek olacak değiliz ya, arada cadılığımız tutmuyo değil :)
İlginç olanlar hoşuma gidiyor..


İşte son gözdem :)
Ne kadar otantik, renkli, göz alıcı duruyor dimi.
Kelepçe bilezikleri hep çok sevmişimdir.
Biraz ağır ama takmak için sabırsızlanıyorum...



bunu da ben yapmıştım... :)



Çok mu süslüyüz ya? :)

MAC Studio Fix Pudra Doğdu Allık Oldu :)

21 Nisan 2011 Perşembe

Hey sen!
Dillere destan, efsane ürünlerden MAC Studio Fix Pudra!
O kadar çok metnini duyduk ki seni denemesem ayıp olurdu doğrusu :)
Fakat bugün bana geldiğinde hayal kırıklığına uğradım, yapına kalitene dicek yok allah için ama renk olarak beklediğim gibi değildin, ama sorun sende değil bende! İnternetten alışverişin dezeavantajlarından biri işte. Hem başka bi blogdaki hemde sitedeki resmine aldanıp çok koyu bir seçim yapmışım :(
Üstelik yeni görüyorum ki Çilek ayreten %10 indirim yapmış MAC ürünlerinde, ben kılpayı kaçırmış oldum, olsun.
Evet sana tapabilirdim biraz daha açık olsaydın!
Neyse canın sağolsun pudra olarak kullanmam imkansız seni, bronzer veya allık olarak kontürleme yaparken filan kullanıcaz artık. Şimdi sen kolay kolay bitmezsin de ama dert etme bi çaresine bakıcaz..

Bu da bana ders oldu. Artık ürünleri incelerken resimdekinden daha koyu bi ton hayal edicem..

Ruh Hali (MiM)

20 Nisan 2011 Çarşamba
Sevgili enkcim bu güzel mim de bana da yer vermiş. Çok teşekkür ediyor, burdan İsveç'e kucak dolusu sevgilerimi ve öpücüklerimi gönderiyorum :)

Mimin Konusu: Şu an kendi ruh halinizi anlatan, bir ezginin melodisiyle ya da bir şiirin satırlarıyla ya da bir veciz sözle ya da bir resimle aktarınız. Seçim sizin, hangisini istiyorsanız... Ben e) hepsi 'ni seçiyorum :)


 
BAŞKA TÜRLÜ BİR ŞEY

başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..


bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince


nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka..

Can YÜCEL
 
Bu da şarkımız olsun..olur mu? :) oldu bile ;)
 
Ben de;
 
NABRUT'u, tubitosu, dolunay'ı, mystery'i, tarih84'ü, Handan'ı, hayat güzel ve hande (hande ne yapıyor)'yi mimliyorum.. Neyse haliniz, yazsın bloğunuz diyorum kızlar! :)

Ben Bu Haftasonu...

17 Nisan 2011 Pazar
Bir çocuğun patates yerken nasıl aşk yaşar gibi mutlu, heyecanlı ve şımarık oluşunu...
Ve öyle güzel duruşunu izledim..


Yeni kitaplar, dergiler aldık.
Okuma aşkımız tavan yaptı bu aralar.
 Ucundan Claires de yapıldı "gene ojemi" diyenlere rağmen durmak yok yola devam denildi.
İkea'ya da uğrandı, sefamız olsun..

Bol bol ekler yedim...Şekerden gidebilirim..


Daha biçok şey yaptım...
Hava, trafik ve kalabalık dışında güzeldi herşey..
Daha güzel olacak herşey, güneşli günler göreceğiz inşallah..
Ve yarın pazartesi..
Mutlu bir hafta olur herkes için umarım...

Bu cevaplarda şifre yok! :) (mim)

15 Nisan 2011 Cuma
Altınsaçlım beni mimlemiş, teşekkürler ve öpücükler ona :)

Hazır Cuma saadetine nail olmuşken bu mimi de hemencecik cevaplandırayım... :)





Hayalindeki Meslek nedir?


Hayalimdeki mesleğe sahip değilim maalesef :(
Gönlüm hep tiyatro, oyunculuk, radyo-televizyon, gazetecilik gibi iletişim sanat dallarından yanaydı,  meslek olmasa bile hobi olarak yapılabiliyor da hevesimizi alabiliyoruz allahtan..ama hayatta hiçbişi belli olmaz dimi :)


Yazın sürmeyi en sevdiğin parfüm?
Özellikle şunu sürerim diyemiyorum, o an kafama ve ruhuma ne iyi geliyorsa onu sürerim. Ama tabi yazın daha fresh, çiçeksi kokular tercih ediyorum.


Çay mı? Kahve mi? şekerli/sütlü,sütsüz?
Kahveyle aram hiç yoktur, görsem kaçarım o derece. Ama çay severim. Ofis kültüründe de çayın, kahvenin yeri büyüktür tabi. İki şekerli fincan çay stresi alıp götürür...:)




En önemli makyaj hileniz?
Kontür yaparak yüzü inceltme hilesini seviyorum açıkçası, kim bulduysa allah razı olsun :) Onun dışında her bayanın bildiği yaptığı şeyleri yapıyorum, gizli saklı yok! :)



Tam şu anda kucağiniza bir cin düşseydi ve 3 dilek hakkiniz olduğunu söyleseydi, ne olurdu?
Çok orjinal bişey :P Evli, mutlu, çocuklu :)


Kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği ve tatli. Bu öğünlerden ömrünüz boyunca yalnızca bir tanesini seçmek zorunda kalsanız,hangisi olurdu?


Şairin dediği gibi; Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı :)

Eğer Hello Kitty olsaydınız,kurdelanız ne renk olurdu?
Soru mu bu :) Kesin kırmızı olurdu :)


Eğer ömrünüz boyunca yalnizca bir tane taki takma seçeneğiniz olsaydi bu ne olurdu?
Benim gibi bir takı canavarına verilecek en büyük ceza olurdu bu :) Bi tanecik ne olabilirki.


Sahip olmak istediğiniz bir yetenek ?
Sesimin güzel olmasını isterdim, dans, spor, el becerisi gibi faaliyetler sonradan öğreniliyor ama sesin güzel olması ayrı bir şans ve lütuf bence..

Bitince almaya devam edeceğiniz bir kozmetik ürünü?
Öyle birşeye imkan olmuyor açıkçası, zaten zor bitiririm bitirdiğim zaman da yedeğimde duran farklı bir ürüne şans veriyorum. Mesela geçen flormar fondotenim bitti maybelline aldım, değişik ürünleri denemeyi seviyorum. Ama kültlerim var elbetteki, nivea lip stick nemlendirici, rexona deodarant, maybelline rimel tekrarladıklarımdan...

Eğer geleceği görme sansiniz olsaydi, görmek ister miydiniz? Evetse tam olarak neyi görmek isterdiniz?
Evet isterdim tabiki, insan kendinden başka neyi görmek isterki 10 sene sonra :)


Gizli ünlü aşkiniz kim?
Hımmm..Ünlü birine aşık olmak saçma geliyor, hayranlık dese hadi neyse...ama yok, olmamalı :)

Neden blog tutmaya başladiniz?
Aslında özel bir sebep yok, hatta hatırlamıyorum nasıl bir ruh haliyle karar verdiğime. Ama hayatımın belli dönemlerinde belli oluşumlarda, ortamlarda oluyorum farketmeden. Blog dünyası da ayrı bir ortam, dünya bence. Henüz sıkılmadım, hayret :)

Bu mimi henüz yapmamış olan tüm izleyecilerime yolluyorum...

Ofis Kombini...

12 Nisan 2011 Salı
Gel pisi pisi :)
Bu sevimliyi ayrı paylaşıcam..
Kendisi Beyoğlu İş Merkezi'nden özenle seçilip alındı..
Çok kedi delisi değilimdir ama figürlerini severim.



Pazartesi sendromunu atlatmanın bir diğer yolu da o gün mümkün olduğunca kendimizi iyi hissetcek şekilde özenli görünmemizdir diye düşünüyorum. Cumaya doğru bu durum salaşlaşacak nasıl olsa, jeanler giyilecek mesela ve spor ayakkabılar çekilecek ayağa.. :) Ben de öyle oluyor çünkü.
Pazartesi "aa ne güzel olmuşsun" sözlerini Cuma duymuyor olsam da umrum olur mu? Olmaz :) Çünkü zaten yeterince mutluyumdur ve yarın zaten o kişiyi görmüyorumdur :) 

KAVANOZ VE KAHVE

11 Nisan 2011 Pazartesi


Ne zaman; hayatında bazı şeyler çekilmez hale gelirse, Ne zaman; yirmi dört saat kısa gelmeye başlarsa,

O zaman; mayonez kavanozu ve iki fincan kahveyi hatırlayınız…

İşte kavanoz ve iki fincan kahvenin hikayesi şöyle;

Bir gün bir felsefe profesörü, elinde bazı malzemelerle derse gelir.


Ders başladığında;


Hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe kavanozunu alır.

Sonda da kavanozu ağzına kadar tenis topları ile doldurur.
Ardından öğrencilerine kavanozun dolup dolmadığını sorar…
Bütün öğrenciler hep bir ağızdan dolduğunu söylerler.


Bunun üzerine;
profesör önündeki kutulardan birinden aldığı çakıl taşlarını, kavanoza döker.
Çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurmaya başlar.
Profesör yeniden kavanozun dolup dolmadığını sorar.
Öğrenciler yine hep birlikte;
‘evet doldu’ derler.


Profesör bu defa da, masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker.
Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur.
Profesör yine aynı soruyu sorar.
Öğrenciler de yine koro halinde ‘evet doldu’ derler.


Profesör bu kez ise masanın altında hazır bekleyen iki fincan kahveyi alır.
Başlar kahveyi kavanozun içine dökmeye.
Bu kez de kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur.
Bunun üzerine öğrenciler gülmeye başlar…

Ardından profesör öğrencilerine nasihat etmeye başlar;

‘Bu kavanoz sizin hayatınızdır.
Tenis topları;
Hayatınızdaki önemli şeylerdir.
Yani aileniz, çocuklarınız, sağlığınız, arkadaşlarınız gibi.
Diğer şeyleri kaybetseniz de, bunlar hayatınızı doldurmaya yeter..
Çakıl taşları ise;
Sizin için daha AZ önemli olan diğer şeylerdir.
Yani işiniz, eviniz, arabanız gibi..
Kum ise;
diğer ufak tefek şeylerdir.
şayet kavanoza önce kum doldurursanız;
Çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz.
Aynı şey hayatımız için de geçerlidir.
Vaktinizi ve enerjinizi;
Ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz;
Bu defa da önemli şeyler için vakit kalmayacaktır.

Dikkatinizi mutluluğunuz için önemli olan şeylere çevirin.
Çocuklarınızla oynayın.
Sağlığınıza dikkat edin.
Sevdiklerinizle yemeğe çıkın.
Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın.
Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin.
Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin.
Gerisi hep kumdur…’


Bu arada bir öğrenci merakla şu soruyu sorar;

‘Hocam peki, o iki fincan kahve nedir?’


Profesör gülerek cevaplan;


‘Bu soruyu bekliyordum.
Hayatınız NE kadar dolu olursa olsun;
Her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar yer vardır…’

Alıntıdır.

Bu güzel yazıyla güzel geçmesini temenni ettiğim bu haftaya başlamak istedim...
Umarım beğenmişsinizdir, benim çok hoşuma gitti.
Herkese iyi haftalar, sendromsuz bir pazartesi..
Derler ki Pazartesi geçti mi hafta sonu kolay gelir..
Ya da ben uydurdum :) ama öyle..:)

Yüzük Yuvası 2

8 Nisan 2011 Cuma
Burda yüzük yuvalarımdan ilkini görmüştünüz. Diğer yüzüklerimi merak edenler için geliyor şimdi; karşılayın :) ;


Alttan ilk sıra pembe fiyonklu hariç benim nacizane yaptıklarım..
Üçüncü sıradaki cameolu da ev yapımı :)
Yapmaktan kastım da tabiki objeyi belirleyip yüzük aparatına silikonla yapıştır işlemi sadece :)


Ve son aldığım yüzüğümle tanıştırmak istiyorum sizi...
Çiçek ve kelebeğin buluşması..:)


Evett yüzüklerim hepsi bunlar... Ama ben doymuyorum.. Çünkü daha dışarda milyonlarca birbirinden güzel yüzük var :)
Suç bende mi? Hayır! Üretmeyi durdursunlar tüketmeyi durdurum ben de :)
Aslında hepimiz masumuz kızlar! ;)

WİSHLEDİM OLACAK! :)

5 Nisan 2011 Salı
Yaz gelirken sözde mevsim baharken yeni bişeyler almanın, istemenin tam zamanı bence...

Wishliyorummm...;

Bu yüzüklü halhala bayıldım.
Görürsem bi yerlerde elimden kurtuluşu yok, nasıl da zarif durmuş  frenchli tırnaklarla :)


Yeni bir sandalet...


 Kendimi melek gibi hissetmemi sağlayacak düz beyaz, sadece beyaz yani bildiğin bembeyaz ve mümkünse kısa olmayan tiril tiril bir elbise...:)




Bu çantanın daha bir pudra pembesi olabilir..




Ya bu güzelliğe ne demeli. Aşık olunmayacak gibi değil!
Bak yukardaki çantaylada takım oldu! :)



Ve son zamanların trendi double ring :)


Maksi etek..yine sezonun modası...


Accesoriose'dan bu şirinlik abidesi cüzdan!

Yine Accessories'den bu süslü saati..


Ve bedenimden sonra ruhumu da düşünerek; Yunan Adası Mykonos'da ufak bir tatil...


Ahanda wishledimm! :)

Wishlemek yolun yarısıdır zaten öyle dimi, hadi bakalım :)

Yüzük Yuvası :)

3 Nisan 2011 Pazar

Siz de benim gibi yüzüklerinize kullanışlı, güzel bir yuva arıyorsanız daha önce birkaç blogger arkadaşımında yaptığı gibi, herhangi bir bujiteriden kolaylıkla temin edebileceğiniz bu yüzüklüklerle düzeninizi sağlayabilirsiniz. Takı kutularının içinde aradığını bulamıyor ve dağınık görüntüden sıkılmışsanız
böyle birşey çok işinize yarayacaktır bayanlar.
Ben herzaman uğradığım bijuteriden rica ettim.Sonuçta boşalanları atıyorlar, çekinmeden isteyebilirsiniz. Üstelik kabı karton değil sert plastikten, içindeki süngerde hiç yıpranmamış. O anki mutluluğumu anlatamam, sanki diordan parfüm hediye almış gibiyim :)
Tabi bu benim yüzükler için yeterli olmadı. Hemen bir tane daha rica etmeyi düşünüyorum :)


Related Posts with Thumbnails