Örgü Topuz...

27 Şubat 2011 Pazar


Cumartesi gecesi kuzenimin nişan+kına gecesi vardı.  Düğün yurtdışında olunca burdaki davetliler için böle hepsi bi arada bir organizasyon düzenlendi.
Neyse saç tercihim resimde gördüğünüz gibi örgülü yandan dağınık topuz modeli oldu. Daha cümlem bitmeden kuaför ne istediğimi anlamıştı, saçlarımı ellerine bıraktım.
Hoş ben biraz daha salaş istemiştim, yani yandan biraz daha salınsın diye, ama saçlarımın boyu  buna pek izin vermedi ve topuz kısmı sıkı oldu. Saçlarım uzun olsaydı tam istediğim modeli yakalamış olacaktım. Onun haricinde örgü kısmını çok beğendim. Size de tavsiye edebileceğim bir model. Maşa, fön, düz, dağınık topuz gibi klasik modellerden sıkıldıysanız bu örgülü yandan salaş dağınık topuzu alternatiflerinize ekleyebilirsiniz.. Saçlarımın daha net belli olduğu bir fotoğraf yok maalesef, anlattığım kadarıyla hayal gücünüze kalmış biraz da :)

Seviyorum ama neyi? 3 :)

25 Şubat 2011 Cuma
Yemekte yaprak sarması olduğunu görmeyi...



Nazar boncuklu herşeyi...



Uzun saçı.. (Niye saçlarını kestirdin dersiniz tabi, arada değişiklik iyidir ama uzun saçın yeri başka ve özledimmm... :))


İçmekten çok dostlarla vur kadehi ustam, bu gece de sarhoşuz ambiyansı yaratmayı :)


Ve tabiki  kırmızıyı...

 ♥
;)




S ♥ E♥ V♥ İ ♥Y ♥O ♥R ♥U ♥M ! :)

Beyaz...

19 Şubat 2011 Cumartesi

Beyazı severim. Herzaman zerafetin, masumiyetin timsali olmakla birlikte ayrı bir çekiciliği var bu rengin bana göre.
Şu kış günü giymesek bile üzerimizdeki bir aksesuarda beyazı kullanmak ferahlık, tazelik kazandırıyor insana...

Yolumun üzerinde bir bijuteri keşfettim. Her akşam işten eve dönerken girmemek için kendimi zor tutuyorum :) Zaten vazgeçemediğim tek alışveriş türü takı, toka alışverişi. Bunlar son aldıklarımdan...

Bu kelebekli yüzüğün zarif duruşu beni oldukça mutlu ediyor...


Ve bu tacı da asaletinden dolayı sevdim...Tüy, dantel,inci, çiçek ne ararsan var romantiklik adına...


Melek gibimi oldum, yoksa gelin gibimi.. Bu beyazları sevdim ben...:)

Gibi Mibi Yok %100 Anne Eli Değmiş :)

18 Şubat 2011 Cuma

Bu zat_ı şahane de kendinisinin eseri, yine iki yıllık bir mazisi var. Resimdekinden daha güzel olduğunu söyleyebilirim. Hafif simli siyah iple örmüştü. Ortasına da romantik bi gül kondurdu :)
Canım annemm mübarek ellerinden doya doya öperim :)

Olsam Olsam Ne Olsam? :)

17 Şubat 2011 Perşembe
Handecim beni de unutmayıp mimlemiş, beni çocukluğuma götüren bu mim için çok teşekkür ederim tatlım :)

Evet gelelim Hangi Çizgi film karakteri olmak istediğime..

Ben de her kız çocuğu gibi Şeker Kız Candy, Georgia, BewerlyHills'deki Lark olma takıntısı vardı zaten, onları geçiyorum :)

Ama o zamanlar keşke bende böle olsam, orda olsam, bu olsam dediğim nevi şahsna münasır çizgi karakterler vardı.

Müfettiş Gadgeti bilirmisiniz? Hani şapkasından garip garip aletler çıkıyodu, pervane filan :) Heh bu amcanın bir yeğeni vardı. Adı Penydi sanırım. Köpeği de vardı. Ve çok ama çok ilgimi çeken, beni cezbeden teknolojik, dijital bi defteri vardı bu çocuğun. Hep salak amcasının arkasını toplayarak ona yardım eder, sanki asrın program uzmanı gibi o defterin tuşlarına basarak bişiler başarır ve beni kendine hayran bırakırdı. Pek de iyi pek de ciciydi bu kızcaz :) Severdim. O olsam fena olmazdı :)



Bir de "En Şörli" vardı. Okunuşu böleydi yazılışını çıkartamicam :) Kızıl saçlı ve saçlarıyla dalga geçilen ama bu kızda çok başarılı, çok yardımsever, ince düşünceli ve komik bir kızdı. Hem ev işi yapar, hem ders çalışır, çok kitap okurdu, sonra öğretmen oldu filan, bi halta yaradı yani. Akranları Candy, Georgia gibi erkeklerle kırıştırmaz (gerçi bulduğum resim de beni yalancı çıkardı gibi sanki haha :) , ay savaşçıları gibi abuk sabuk uzaylı hallere bürünmezdi, normal yurdum insanıydı, gerçi bizim yurdun değil ama anladınız siz :) Onu da severdim, idolümdü :)


Böyleyken böyle iştee..Bu mimi yapmak isteyen herkese yolluyorum... :)


Dünden Bugüne Fastfood..




Genelde AVM'lere gidince bakıyorum da fastfoodun dibine vurmuşuz, ya da o bizi kalbimizden.
Eskiden çocuklar, gençler severdi, şimdi ebeveynler hatta yaşlı amca, teyzeler.
Ben de iflah olmaz bir Burgerkolik olduğumdan sözüm meclisten içeri giriyor haliyle. Hiç hazetmiyorum bundan ama hamburger yerken kendimi çocuk gibi mutlu hissediyorum :)


Biz çocukken facefood zinciri bu kadar uzun değildi, ayda yılda bir giderdik büyük bir heyecan ve mutlulukla.  Hayatımızda fastfood adına sıkıcı okul kantini yiyecekleri ve buna alternatif bakkal amca nimetleri vardı. Şöyle bi geriye, yıllar yıllar öncesine gidiyorum, etraf bulanıklaşsın ve işte o güzelim zamanlardan hatırladıklarım;

* İlkokulda yada ortaokuldayız, ne farkeder bunlar birleşip ilköğretim oldu zaten, o çağlardayız işte :) Okulumuzun tam karşısında emsallerine göre biraz daha büyük bir bakkal var, namı diğer Selçuk Bakkal :) Orta yaşlarda bir adamcağız hep teneffüs aralarında dışarı çıkması yasak olan öğrenciler tarafından parmaklıklı kapıda; "Selçuk Ağbiiiee Selçuk Ağbieee" diye yırtınırcasına çağrılır, siparişler verilir yine o parmaklı kapıdan teslim alınırdı. Selçuk Bakkal'In çok güzel salamlı ekmek araları vardı,salamlı kaşarlı.. Yanında da kola, oh mis gibi, o zaman lüks bile sayılabilirdi bunlar. Okul kantinin bozuk ketçaplı patatesine, hijyen sıfır sucuklu  tostlarına karşı güzel giden bir altenatifti. "Selçuk Ağbiii hangi salamı kesiyosun bölee çok lezzetli". "Coşkun Salam" diyordu ve biz artık kahvaltımızda bu salamı tercih ediyorduk, hoş aynı tadı vermiyordu..

* Selçuk Ağbiden sonra bide Hakan Abimiz vardı ama genç bi abimizdi kendisi. Hatta genç, yakışıklı, karizmatik, üst sınıflardaki laubali kızların gözdesi Hakan Abi.. Okula 50 metre ilerde bir apartmanın girişinde anne eli değmiş malzemelerle hazırladığı nefis kelimesinin yetersiz kalacağı hamburgerler yapar, uygun fiyatla satardı. Gözümüzün önünde tost makinesinde hamburger köfteleri ısıtır, kocaman hamburger ekmeğine annesinin hazırladığı amerikan salatası, turşu, ketçap,mayonezi eklerken bizle sohbet etmeyi ihmal etmezdi. Ama dediğim gibi en ağır misafirleri üst sınıftan kızlardı, resmen abone olmuşlardı, ortamı boş görmek ne mümkün, kendinden büyük bi erkekle ne konuşurlardı bu kızlar bukadar merak ederdim, ama orda gizli gizli sigara içenlerin de olduğunu biliyordum. Bu yemeye doyulmaz lezzetin bizim kantinden çok çok daha hijyenik olduğu kesindi.

* Geldik liseye. Lisemizde doğru dürüst bir kantin yoktu. Oldukça merkezi, hatta turistik bir yerde olmasına, dışarda çeşit çeşit yiyecek mekanları olmasına rağmen biz her öğlen arası bugün ne yesek diye düşünürdük. İşte o zaman da ekmek araları yetişiyordu imdadımıza, Yine okulun hemen önünde bir marketimiz vardı. Ve bu market sahibi abinin ismini hatırlamıyorum, daha yeni olmasına rağmen, o kadar samimi değilmişiz demekki. Bu abi komik şiveli, sık sık "sağol datlım" diyen bir adamdı hatırladığım kadarıyla. Krem peynir, zeytin ezmesi ve salam, bazen de amerikan salatası ve salam tercih ediyorduk ekmek arasına. Etraftaki ucuz dönercilerin hijyenine güvenmiyorduk ama bu bakkal yiyeceklerinin konduğu tezgah hakkında da spekülasyonlar olmadı değil, ımm neyse :) Biraz ilerimizde cadde üzerinde Mc Donalds vardı, ama öğrenci bütçesine pek iyi gelmiyordu o zamanki fiyatlar. Ve bir de börekçiden aldırdığımız kürt börekleri takıntımız da vardı o sıralar.

* Üniversitede ise; Çemberlitaşta irem Pastahanesini bilen varmıdır bilmiyorum, uzun zaman önce kapanmış, yerine mantıcımı gözlemecimi ne açılmış. Hoş ambiyanslı, özellikle turistlerin, gezenti kişilerin,öğrencilerin uğrak mekanı idi. Pizza, simitli hamburger, sandviç, poğaça tarzı hamur işi ama çeşidi bol yiyecekleri vardı. Neredeyse her öğlen arasında ordaydık. İlk biz(4 kişilik yakın kız arkadaş grubu) keşfetmiştik, pek de kimseye söylemiyorduk bu gizli mekanımızı, bize özel kalmasını istiyorduk, etrafta tanıdık sima görmek istemiyorduk. Ama zamanla gelen bayıldı giden sevdi, yayıldı baya :) Ne sırlara, ne dedikodulara ev sahipliği yaptı bu mekan.Çok resmimiz vardır orda çekilmiş. Ahh ahh o üniversiteli kızların ne anıları vardı orda bilseniz...

İşte böylee..yiyeceklerden bahsediyordum ama anılarım canlandı gözümde, ağlicam nerdeyse, özledim o yılları, ne tasasız, dertsiz günlerdi. O kadar koftiden sıkıntılarımız, takıntılarımız vardı ki şimdi gülüyorum :)

İstediniz Yaptım :p

12 Şubat 2011 Cumartesi


Suçu sizin üstünüze atmayayım hemen dimi, tabi ben de istedim :)
Amaç MAC allığın yüzde duruşunu göstermekti ama ben tutamadım kendimi, elim değmişken gözlerimi de, dudaklarımı da işin içine dahil ettim. Bence bu allığın özelliği ve önemi en iyi böyle tam teşekküllü bir makyajla çıkartılırdı. Biraz acele ve çok özenle yapmamama rağmen ben beğendim, umarım sizde beğenirsiniz.

Bir de şu fotoğrafın flaş ayarını ayarlayabilsem tam süper olacak. Ama işte o da kadı kızının kusuru, o yüzden flaşlı ve flaşsız kolajladım resimleri..


Renk beyaz ve buğday tenlerde çok daha güzel duruyor. O yüzden ten renginiz koyuysa bi ton açık fondeten ve pudra yardımıyla teninizi açtıktan sonra kullanırsanız hoş bir sonuç elde edebilirsiniz. Bronz ışıltılı far desteği, kahverengi kalem ve aynı tonlarda golden bi ruj makyajın bütünleşmesini sağlayacaktır.

Kullandığım ürünler:



Yorum ve önerilerinizi bekliyorum.. Nasıl buldunuz? :)

Ben de MAC'lendim :)

11 Şubat 2011 Cuma
Evet tanıştırayım bu bebek benim ilk MAC'im. E hayırlı uğurlu olsun diyelim o zaman :)
Epey metnini duyduğum Style Allığın albenisine kapılmış bulunarak bir MAC deneyimi yaşamak için daha fazla beklemeye gerek olmadığını düşünerek yörüngesine girdim. Strawberry'de de indirimli halini görünce hoş o ücretle bile flormardan kocaman kocaman 3 tane allık alabilrsin ama hep böyle düşünerek uzak duruyordum MAC'den, bu boyutu küçük işlevi büyük güzelliği aldım :) Ve strawberrye bir kez daha hayran kaldım. Geçen Cumartesi verdiğim sipariş aynı gün kargoya verildi ve kargo bugün  öğlen elime ulaştı.

Rengi en iyi flaşsız resimde verdi.


Çok tatlı bir turuncu, MAC'in şanına yakışır pigmentte, ilk bakışta mat sayılabilecek, içinde çok ufak altın ışıltıları var. Swatchda koluma bir kerede uyguladığım rengi görebiliyorsunuz. Ben sevdim ve gözümü Çilekteki diğer MAC'lere diktim :)


Seviyorum ama neyi? 2 :)

10 Şubat 2011 Perşembe
Rengarenk olmayı...




Yoğun işlerin arasında kendime çikolata molası vermeyi...



Gülümsemeyi unutmamayı...


Ayrıntıları güzelleştirmeyi...



Sevdiklerime süprizler hazırlamayı...




♥ ♥ ♥ SEVİYORUMMM ♥ ♥ ♥  

Aşk Tesadüfleri Sever, Ben de..:)

6 Şubat 2011 Pazar
Son zamanlarda izlediğim, içime sinen en güzel film. Bayıldım desem yeri. Sonunda benimde 10 üzerinden 10 verebilceğim bi film çıktı. Bu kadar doğal, bu kadar hayattan, bu kadar sıkmayan, sonrasını meraklandıran, büyülü bi film. Kesinlikle izlenmeli, klasik bir aşk filminden çok öte. Komedi filmlerini sevmiyorum diyorum ya benim filmde gülme anlayışım böyle olmalı işte. Filmin içinde bir yerde gülmek, gülümsemek, bi yerde duygulanmak, ağlamak...Eskiye, 80'lere, farklı bir şehire gitmek, ama aynı çocukluğu hissetmek. Tesadüf zincirinin halkaları öyle sıkı birbirine bağlı ki asla boşluk bulamayacak ve bu kadar tesadüf için olamazmı, olabilir diyeceksiniz :) Filmle ilgili ne dersem spoiler olmayacak. Çünkü tahmin edemeyeceğiniz lezzette bir film. Ben çok sevdim, güldüm, ağladım. Bir filmden beklediğimi fazlasıyla aldım. Yıllar sonra "Hayalet" gibi efsane  olacak kalitede bir filmi bize sundukları için oyuncuları, yönetmeni, emeği geçen herkesi alkışlıyorum. Şiddetle öneririm :)
Son olarak filmden içime işleyen bir söz; "Senin çerçeven bu kadar, bunun dışına çıkamazsın" diyenlere;

"Mesele çerçevenin boyutları değil, mesele o çerçeveye hangi resmi koyduğundur."

Benim Şirin Dünyam...

5 Şubat 2011 Cumartesi
Sevgili Nimo'dan aldıklarımla üretmeye devam...

Bu küpelerle kendimi kraliçe gibi hissedeğim kesin..Yine fiyonksuz olmaz tabiki :)

Bunlar da broş oldu..İçimdeki çocuğu tatmin edicek şirinlikte ve cicilikte :)
Düz, sade kazaklara, tişörtlere hatta çantalara, şallara, şapkalara neşe katacak cinsten..






Hayat Ne Garip?

2 Şubat 2011 Çarşamba




Çok üzüldüm, diğer herkes gibi...
Ölüm kimseye yakışmıyor, doğru ama sevdiğin biri olunca
gerçekten inanasın gelmiyor.
Mekanın cennet olsun Defne!
Seni hep mutlu, hep neşeli, deli dolu hatırlicam..



Ne varsa dünyada bir rüya demek
Biraz da hayatı boş vermek gerek
Her şeyin Çaresi sevmek mi sevmek

Hayat devam ediyor bak
En güzel şey mutlu olmak
Gideceğiz Çırılçıplak
Hayat ne garip oooof
Hayat çok garip

Yalan olur bir gün yalan
Yaşadığım aşkım sevdam
Yaradandır Baki kalan
Hayat ne garip oooof
Hayat çok garip

Gün gelir yalnızlık
Korkusu çöker
Hayat film gibi
Son yazar biter
Dert etme kendine
Gülümse yeter


Mahsun Kırmızıgül - Cem Karaca - Düet - Hayat Ne Garip...





Muhteşem Yüzük...

Kanuni'nin Hürrem'e özel olarak yapıp hediye ettiği muhteşem yüzüğü bilirsiniz. Pek benzemese de benim muhteşem yüzüğüm de bu...Otantik takılara ayrı bi sempatim var, dizideki takılar ilgimi çekiyor, bir çok bayanın da ilgisini çektiği aşikar ki hemen imitasyonları yapılıp pazara sunuluyor. Moda olması an meselesi. Ama benimki daha güzel :)
Sevdim rengini, ışıltısını, taşlarını ♥ ojelerimle de pek uyumlu oldu dimi..



Muhteşem Yüzyıl dizisini severek izleyen kesimdenim ben :) Biliyorsunuz son zamanlarda insanlar diziyi izleyenler ve diziyi Rtük'e şikayet edenler olarak ikiye ayrılmış durumda. Diziyi kurgu, senaryo, oyunculuk, bakımından oldukça başarılı buldum. En başta da Meral Okay'ı cesaretinden ve başarısından dolayı kutluyor, helal olsun diyorum ki tarihi konuları işlemek, her türlü eleştiri, önyargıya karşı güçlü olabilmek hele ki Türkiye'de Türk insanı gibi duygusal ve birbirinden bağımsız psikolojilere sahip bir topluma karşı sunmak, herkesin harcı değil. Oyunculara gelirsek, Halit Ergenç aşık ve güçlü bir padişahı oyunculuğuyla bize aktarmakta son derece başarılı, iyi bir seçim olmuş. Nebahat Çehre de tam Valide Sultan modunda zaten, cuk oturmuş. Ama en beğendiğim Hürrem karakterini canlandıran Meryem Uzerli. En başta o benim için kötü karakter değil bir başrol, bir merkez. O kadar şeker o kadar sempatik ki  içinde bulunduğu role öyle güzel uyum sağlıyor ki resmen biçilmiş kaftan tabirinde bulunabiliriz onun için. Gülüşü, bakışı, mimikleri, konuşmasıyla ilgi çekici olmasının yanı sıra saçı, gözleri gibi alışılagelmemiş fiziksel özellikleriyle çok hoş bulduğumu söyleyebilirim. Yolu açık, şansı bol olsun..

Kıvırcaksan da o saçın hakkını vereceksin...:)

1 Şubat 2011 Salı
Bi iki sene evvel bigudiyle sarılmış saçlarımın gün sonuna doğru ki halini sol taraftaki resimde gözlemleyebiliyorsunuzdur. Her ne kadar belli olmasa da uzun olarak nitelendirilecek saçlarım bigudiyle sarılıp açıldığında kulaklarıma kadar gelen bir kıvrımlık göstermişti. Sonra el ve şekillendirici ürün yordamıyla düzeltilip zamanla aşağıya doğru seyreyleyince hoş bir görünüm sağladı.. Yani kısacası ben bigudiyle saçları kıvırcıklaştırma, bukleleştirme vs.  amacına rahatça ulaşabiliyordum.  Zaten pek kıvırcık saç sevdam yoktur, düz saçtan oldukça mesudum. Ama arada değişiklik iyidir tabii..

Almicam almicam diyordum ama alışveriş sitelerinin birinde görünce fiyatı da oldukça makul olunca atayım bakayım sepete dedim. Araştırmama göre çok tutulan, favori gösterilen bi model. Zaten düzleştirici gibi sık sık kullanacağım bişey olamaz, o yüzden idare edilir. Üstün körü denedim, pratik ve başarılı geldi. Ama eski uzun saçlarımda uygulasam daha farklı olurdu diye düşündüm. 
Babyliss 2325E Nano Teknoloji 25mm bakalım saçımın hakkını verip gözdem olabilecek misin? :)





Sadece saçları kıvırmıyoruz, kirpikleri de kıvırmak lazım dimi..
Denedim, gözdem olmayacak o bir gerçek. Vadettiği takma kirpik etkisini pek hissedemedim zira. Eğri fırça yapısı ile kirpikleri tek tek ayırdı, bu bi başarı kabul edilebilir.Ama benim sık kirpiklerim dahi ince gözüktü, dolgunluk, hacim macim hak getire..Her bayanın bi rimelden beklentisi farklıdır. Benim için dolgunluk önemli daha çok..Kıvırcaksa da o kirpiğin hakkını vereceksin diyoruz buna da :)




Related Posts with Thumbnails