Geçmiş Mimleri Değerlendirme..

25 Eylül 2010 Cumartesi



Birikmiş bikaç mimim var, sarı şekercim Ayshenur'dan gelen mimle başlayalım..

1) Lakabın var mı varsa nedir?



Öyle süre gelen bi lakabım yok aslında, kızlar arasında değişik hitap şekilleri kullanırız.


2) Son zamanlardan da dile dolanan şarkı?



Sana bi önerim olacak hayatınnndaaaan MİK ROP'ları attt ! :) Bayılıyorum bu kısmını mırıldanmaya.


Bir de rihannanın rude boy şarkısındaki teyk it teyk it kısmı :)



3) En son ne zaman ve neye/kime aşık oldun?



En son yani geçen akşam öyle bir geçer zamanki dizisinin afacan çocuğu osmana aşık oldum, o nasıl bişiydir yerim onu :) 


4) En son okuduğun kitap/film?

Film Ölümsüz/ kitap; Secret. (Aylardır okumuyorum...:()



5) Son zamanlarda en çok özlediğin...


Annemmm...(Bandırma'daydı çünkü..)


6) Bir günlüğüne ünlü biri (oyuncu/şarkıcı/politikacı vs) olma hakkı tanınsaydı kim olurdun?

Angelina Jolie olurum çünkü hem kariyer sahibi, güzel, popüler, zengin, hem bisürü çocuğu ve dünyanın taptığı bi adam olan kocasıyla mutlu bir aile yaşantıları var...


7) Yarın sabahki ilk planın?
Kendimi denize vurmak..deniz görmeyeli bi hafta olmuş..:)


8) En sevdiğin huyun?
Yardımsever, iyi niyetli ve pozitif olmam, küçük şeylerden mutlu olmam...

9) Şuanki bölümünde/mesleğinde olmasan ne olurdun?

Gazeteci veya iletişim dalında bir meslek belkide öğretmen, topluma faydalı bişeyler işte..


10) Okurken en zevk aldığın 3 blog ?
İşte buna yanıt veremem çünkü 3'ten fazla var ve mesela birinin bile artık yazmamasına üzülürüm. Bence onlar kendilerini de gayet iyi biliyorlar..:)

Yapmak isteyen herkese gönderiyorum bu mimi...

Ekonomik Far Bazı...

İksirin adı; Arko Krem. Kendisi far bazı niyetine pek ala kullanılabilirmiş...

Bunu Makyaj Arşivim bloğunda görmüştüm. İlk gördüğüm andan beri aklımdaydı.
Denemeye karar verdim. Ve sonuç gerçekten inanılmaz.



Şu swatch işlerini doğru dürüst yapamıyorum. Ama 75 kuruşluk arko kremi alıp siz kendi gözünüzle deneyip farkı görebilirsiniz.(Çok az sürmeniz yeterli, ben cömert davranmışım).Farın rengini daha canlı gösteriyor, daha kolay dağıtabiliyorsunuz. Ve çok uzun süre kalıcılık sağlıyor.

Ben çıkarmasaydım deneme amaçlı yaptığım bu göz makyajı benimle sabaha uyanırdı..


Öyle bir geçer zaman ki...

24 Eylül 2010 Cuma

Ben bu şarkıyı zaten çok seviyordum.. Bir de dizisini yapmışlar..(Hem de ne dizi!)
Bu sene bu diziyle seve seve şampiyon! diyorum ben o zaman :)

Küçük osmana, masum berrine, asi meteye, solcu ahmete, şımarık ayline, uyuz caroline, mağrur ve haklı kadın cemileye ve aldatan sert baba aliye, görmüş geçirmiş anne hasefeye, bütün rollere alkış benden...cuk olmuş zira..
Dizinin nostaljik olması da ayrı bir hoşluk.

kapsama alanımda olan bir dizi daha...ondan bu heyecan bu yaygara
sanırım diğeri de "Türkan" olacak :)

Ve beni benden alan şahane fragman...


öyle bir geçer zaman ki 2. bölüm yeni fragmanı | izlesene.com

Yaptım gitti..


Bu ilk zamanlardan kalan, hevesle yaptığım nazar boncuklu bileklik ve küpeler, şimdi çok kolay geldi gözüme ama o zaman pek bi sevinmiş beğenmiştim. Sunum nasıl :) Scrapbookingle uğraşırken böyle bi resim çıktı işte..
Bu arada bana bikaç güzel resim sitesi önerirseniz çok makbule geçer :)



İnanılmaz zevkli,
 inanılmaz oyalayıcı...zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum.
Şimdi bu yaptıklarım çok amatör geliyor gözüme..
daha güzel daha cici şeyler yapmak istiyorum ve hediye etmek istiyorum sevdiklerime, bol malzeme almam lazım...
:)


Annem Bandırmadaydı bi hafta kardeşimin yanında.
Yarın dönecek neysekii...
Ya şu ev kadınlığı cidden zor şey.
Ben evliliği bir kez hatta birkaç kez dahamı düşünsem ne :P :)



Yumurtalı ekmekli sabah kahvaltılarına ayrı bi bayılıyorumm...

Ve karışık kızartma. Patlıcan, biber, domates...ımm lezizz :)



Hafta içi oldukça rutin geçiyor bu aralar . Malum yaz da bitti, son demleri güneşe dair. İş çıkışında hava serin ve kapalı oluyor. Bişey yapası da gelmiyor insanın. İş-ev ev-iş . Bulaşık makinasına koy çıkar, masayı hazırla topla, mutfağı cifle. Sadece bu kadarı bile bana fazla geldi. Helal olsun hem çalışan hem evli kadına :)

O yüzden haftasonlrını iple çekiyorum.

O yüzden Cuma favori günüm :)

Pasajları Seviyorum...

20 Eylül 2010 Pazartesi
Sevdiğim şeyler listesinde, baş sıralarda yer alan "alışveriş yapmak" ibaresinin bir alt sekmesinde yer alır "pasaj gezmek", "ucuzcu ve orjinal dükkanları bulmak" :) Sevgili Rosein sayesinde öğrendiğim Bakırköy Tamer Pasajındaki Melih Bujiteri'yi sonunda ziyaret edebildim.
Küçücük  herşey karışık ve bi o kadar dağınık ama içinden gerçekten cevherler çıkan ve çok ucuza satılan bu dükkandan çok cici 3 parça aldım.


Rengarenk olan broş, tişörtlere, kazaklara, şallara takılmayı bekliyor takı kutumda..
Diğer kadınlı ve haç şeklindeki kolye (ben haç manasında almadım) uçları da çok otantik ve mistik bir hava taşıyor.
Siyah kordon veya kurdeleyle boyunda hoş durucak diye düşünüyorum.

Aslında gözüm 60'ların küpelerini anımsatan ortası pembe klipsli küpede kaldı. Ama malesef teki yoktu. Dedim ya biraz dağınık, bulursanız şanslısınız. Ve hepsi 1'er liradan 3'er lira.

Gitmek isteyenler için adres roseinin bloğunda ;)


Şu yukarda görmüş olduğunuz terlikler de Bakırköy Hangardan. Tesadüfen gördüm ve kadınlar bitirmeden atladım bende. Çünküü 1'er TL idi, insan inanamıyor, sepetin üzerinde yazıyor ama tekrar sorma ihtiyacı duyuyor, acaba teki mi filan diye düşünüyor o derece, gerçi biraz numarası büyük küçüğünü aramaya uğraşmadım ama sorun değil :). Kalitesine filan bakılırmı, evde bile giyilir. :)

"Ölümsüz" ve "Çok Film Hareketler"...

18 Eylül 2010 Cumartesi
Daha önce izlediğim 2 filmi paylaşmak istedim. Arife günü Ölümsüz filmini izlemiştim. Fransız yapımı gerçek bir yaşam hikayesinden esinlenilmiş, mafyavari aksiyonel bi film. Aynen bir kurtlar vadisi olayı hasıl filmde. Oyuncuların performanslarına dicek yok elbette ki, fransızca konuşmaları bile anlamlaştırabiliyor durumu. Ama konu çok klişe. İntikam, vurdu-kırdı. Zamanında her haltı yemiş, mafyalara karışmış bir adamın üç çocuğu ve karısıyla mutlu bir aile hayatı hevesi kursağında bırakılıyor geçmişi yüzünden. Ama "Jean Reno" ve  aksiyon sevenler, özellikle erkeklerin hoşuna gidicek tarzda bi film. İşkence sahnelerine bakamadım. Adamın kafasına futbol gibi tekmeler savuruyorlar, nasıl bakayım he nasıl?


İkinci filmimiz geçen sene vizyonda olan "Çok Film Hareketler". Ben vizyondayken bilerek izlemedim, neden? Çünkü böyle tvde tutulan bir dizi, bir showun popüleritesinden faydalanmak için hemen bi çırpıda film yapıp sinemadan da rant elde etme düşüncesinden rahatsız oluyorum. Ve bu bağlamda pek kaliteli bişey çıkacağını ummuyordum. Önyargı da denilebilir buna. Neyse geçenlerde izledim, bilmiyorum sinemada izleseydim aynı tepkiyi verirmiydim ama gayet komik ve hoş geldi. Güzel düşünülmüş ayrıntılar vardı. Kültürel, daha çok realist, sosyal mesaj veren filmlerden daha haz aldığım için gülmek için sinema gidenlerden değilim ama tv'de, pc'de izlerim, affetmem :) Güldüm yani güzelmiş baya. Ama BKM oyuncularının oyunculuk başarısından hiçbi zaman şüphe etmedim zaten, gerçekten çok cevher çocuklar var.

Nacizane tavsiye olsun, bakalım sezon yavaş yavaş açılıyor. Bu kış güzel filmlere doyacağız gibi. Ve ben izlediğim filmleri tavsiye etmekten son derece keyif duyuyorum..

Sevgiler..

Ben çocuksu bu da Çakılsu :)


Kim der bu kız 25 yaşında diye :)
Neyseki bu foto 2-3 sene önce çekildii :)


Bazen öyle çocuk ruhlu oluyorum kii, çocuk ruhuma engel olamıyorum.
Son gözdemi görün istedim.. Çakıl'ım.. (Aslında Çakılsu :))
Tabi güzel sevdasız, Çakıl Bambamsız olmaz. Bambamı da alcam. Sonra kardeş kardeş durcaklar yatağımın üzerinde. Ama yok kardeş kardeş duramazlar.Çünkü bunlar sevgili bildiğim kadarıyla öyle değilmiydi :)
Olsunnn dursunlar öle kardeş kardeşş :)



Kankalarla Kaynatmak...

16 Eylül 2010 Perşembe

Bayramın 3. günü arkadaşlarım gelecek diye bahsetmiştim.
Planlı bir ev ağırlaması değildi açıkçası.
Damloma yeni girdiği iş için gerekli excel çalıştırcaktım. Hazır ev ortamı yaratmışken kuziyi ve diğer arkadaşımı da çağırdım..
Tabii ne kadar excel çalıştık. 10 dakika, bilemedin 15 dakika.
Ve saatlerce muhabbet :)
Menümüz pek iddalı değil...dicektim ama içli köfte var tek başına yeter öyle değil mi?
İştee pratik el oyalamayan şeyler hazırladık annemle...
Sonuç olarak; Kankalarla kaynatmak paha biçilemez...:)




Classics Kozmetik Ürünleri...

15 Eylül 2010 Çarşamba


Geçen gün işgünümü şenlendirsin diye öğle tatilinde kendimi alışverişmerkezine attım. E alışveriş merkezine girince bakmadan geçemediğim yer; cosmoworld, euromoda ve flormar standı :)

Cosmoworld'a başka bi ürün bakmaya girmiştim. Ama ortada bir sepet dolusu Classics ürünlerini hemde 2.90 lira gibi bir fiyata düşmüş olarak görünce unutup, hemen oraya konuçlandım tabiki :)

Açıkçası daha önce classic ürünü kullanmadım, ojelerini biliyorum, ucuz bir marka olduğunu biliyorum. Ama ünlü markalar gibi standı olduğunu ve a'dan z'ye pek çok ürün yelpazesinin bulunduğu konusunda bir fikrim yoktu. Yine de fazla tereddüt etmeden aldım, çünkü gerçekten ucuzdu, memnun kalmazsam bir daha kullanmam denemeye değer dedim. Bir kere ambalajları çok şık ve kaliteli görünüyor, flormarın son çıkardığı pretty serisinin beyaz ambalajlarından daha güzel valla. Ürünlere gelince koluma parmağıma swatch yaptım ama resimlerde tam rengi vermiyor, çok açık çıkmış mesela o kadar değil, benim tenim için açık kaçıyor (resimde çene ve boyun kısımdaki çizgi göz tırmalamıyodur umarım :)) biraz ama kışın birebir bir pudra ve fondoten. Renk seçiminde aceleci davrandım ama pişman olmadım. İnce ipeksi bir tabaka oluşturuyor sürüldüğünde, rahatsız etmiyor kıvamı iyi, kapatıcılığı iş götürür, kalıcılığı konusunda henüz emin değilim. Çünkü akşam saatlerinde deneme amaçlı sürdüm ve bir saat sonra yatarken yüzümü temizledim.
Sonuç olarak beğendim ve paylaşmak istedim. Eğer rastlarsanız bu ürünleri deneyin derim.

Sevgiler...
:)

Dondurma Çubuğundan Ayraça...

12 Eylül 2010 Pazar

Bunu çok önce yapmıştım, hatta çok sevdiğim arkadaşıma hediye etmiştim bile.
Resimlerini bulunca paylaşayım istedim.
Evet o eskiden magnum dondurma çubuğuydu.
Sihirli dokunuşlarla tatammm kitap ayracı oldu :)


Sözün özü; Devrim diye buna denir!
Magnum çubuğu kadar olamayanlar, odun kalmaya mahkumlardır.
Bu da günün sözü olsun :)

U-ah Dev Adam 12 Dev Adam.. :)

Basketbolun en güzel yanı hatta sevilecek tek yanıı saniyelerde dünyaları başarabilmeniz...
Dünya Şampiyonasında Finaldeyiz! :)
Bir dakika öncesine kadar ağlayıp sızlanırken
kendimizi ankara havasında oynarken bulduk evde :)
Narinariram narinariramm..
Hidayetin spikere dediği gibi
"Manyakmısın olum nası sakin olimm!"
:))

Ben Yaptım... (:

11 Eylül 2010 Cumartesi
Hazır evdeyim, yaptıklarımı paylaşayım istedim.
Henüz çok amatör şeyler, ama keyif alarak yapıyorum ve yapınca ortaya çıkan şeye bakıp mutlu oluyorum..

Süs kısmı kopan anahrarlığımı atmamıştım, ıvır zıvır boncuklar takarak revize ettim.

 

Uğur böceği, yusufcuk, mavi boncuk ve zarlardan oluşan şans bilekliğim..:)



Çapası ve mavi boncuklarıyla denizci temalı bilekliğim...



Romantik bilekliğim..:)

Bayram Güzelliği...


Tırnakları frenchledim..Birde mavi boncuk ekledim :) Flormarın manikür setinde şeritleri mevcut ama kullanmak istemedim. Pek düzgün olmadı ama french zor iş takdir edersiniz ki zamanla alışıyor el haliyle, facia zamanlarımı bilirim :)

Yeni aldığım yüzüklerim de görücüye çıksın istedim..



Bayram makyajımız şeker tadında...


Kombin çekemedim... :( Hoş dışarı çıktığımda söylenemez. Birinci gün misafirlere ev sahipliği yaptım cici kız modunda.
Dün de  coşkulu bi yerdeydim, ipucu vereyim referandumla ilgili..:)
Bugün de evdeyim, birazdan arkadaşlarım gelicek. Onları ağırlicam :)


Bizim evde baklava yapıldı heyooo eski bayramlara nispet :P Her bayram yapar annem, benim şerbetli tatlılarla aram olmamasına rağmen hoşuma gider, misafirlere ikram ederiz, pek beğenirler, zaten resimdekinden eser yok,kalmadı. Bu bayram hazır yufka kullandı annem. Valla ne yalan söyleyim ne kadar ince açılırsa açılsın kalın oluyor ev baklavası. Baklava yufkası tam tamına 36 adet ve çok kıvamında lezzetli oldu, ev baklavası yapcam diye açmakla uğraşmayın derim, zaten yufka dışında yine yapan, eden siz oluyorsunuz.
Baklava da bayram konseptine uygun,annemden gelen güzellik olsun...:)

Kapak Olmuş :)

8 Eylül 2010 Çarşamba


Oyumun rengi belli..
Siyaseti seviyorum. İçinde insan olan, empati olan, mücadele olan, yardım olan, gelişme olan, çalışma olan herşeyi seviyorum..Ülkemi, vatanımı, bayrağımı seviyorum.
Sanatın da siyasetten farkı yoktur aslında, onlar da halk için çalışır, gücünü halktan alır.
Ama bazıları ne için çalıştıklarını unutmuşlar..
Referanduma az bir zaman kaldı biliyorsunuz.
Oyumun rengi belli benim.
Atatürk'ün çağdaş, bağımsız, boyun eğmez, fikri hür vicdanı hür gençliğine yakışır bir cevap olacak...

Ağzında su damlacığı taşıyan Karıncaya sormuşlar; '' nereye gidiyorsun?'', '' yangını söndürmeye'', demiş. ''Bu bacaklarla zor'' demişler. Karınca; '' olsun, varamasam da o yolda ölürüm'' demiş..

;)


Bize her gün bayramdı ama... :)

7 Eylül 2010 Salı


Sevgili saygılı işyerimiz bayramda da bizi unutmadı..
Hoş bu çikolatalar bayrama kalamicak, amacını aşicak artık ama olsunn ;)

Ayrıca Kent'ten ve ülkerden hiçbi ücret almaadım :)

Herkese sevdikleriyle birlikte şeker tadında iyi bayramlar diliyorum şimdiden...

Yarın arife sebebiyle yarım gün çalışıcam..
Mutluluk yüklüyüm, yağacak yer arıyorum..
:)

20 yıl önce bugün...

6 Eylül 2010 Pazartesi


Bugün kardeşimin doğumgünü...

Koskocaman oldu evimizin en küçüğü...

Boy pos hepimizi geçti..Ama hala evimizin şımarığı
Ailemizin ufaklığı
Ablasının spası..
Siyah- beyaz ortak yanı.;)
Kundaktaki halini bilirim..Mavi beşiğini, beyaz zincirli sarı emziğini..
Nice mutlu yaşlara canım kardeşim!
Hayat sana hep istediklerini sunar, bütün dileklerini gerçekle buluşturur umarım...
Ama şunu unutma ki;
You will never walk alone!
:)

Sevince "Yine" Kızınca "Gene" oluyor bende :)

5 Eylül 2010 Pazar

Gene bir pazartesi. Gene bir iş günü. Gene bir toplantı günü...
"Yine" değil yalnız "gene".. :)
Ofiste iftar yemeği de var akşama.
İftariyelikten zeytinyağlısından kadar detay çok bu tür organizasyonlarda.
E bizim yönetici de panik atak olduğu için en ufak bi aksilik olmamalı...
Gene bi stres..
Neysee..

Hani bayrama da az kaldı, içimizi ferah tutuyoruz..Tatlı düşünüyoruz..

Tanıştırayım bu da benim dağınık masam, yazdan kalma..
:)

İksirin adı; Badem Yağı...

4 Eylül 2010 Cumartesi



Badem Yağının her derde deva olduğunu uzun süredir duyuyordum. İçerisinde bol miktarda E Vitamini, kalsiyum, magnezyum, potasyum ve fosfor barındıran bu sihirli iksir, genelde saç, kaş, kirpik için tercih ediliyor. Saçın yağ dengesini düzenleyip, dökülmeleri, kırılmaları önleyip, pırıltılı ve sağlıklı bir görünüm kazanmasını sağlıyor, kaş ve kirpiği dolgunlaştırıyor. Havaların soğumasıyla kışın daha çok ihtiyaç duyuklan bu onarıcı, yapıcı ürüne kozmetik dükkanların birinde rastgeldim. Markasına özel bir stand hazırlanmıştı. Her türlü bitkisel yağlar vardı. Ben tatlı badem yağını aldım çok da cüzi bi fiyata. Ama aktarlarda da satılıyor bildiğim kadarıyla.

Şimdiiii;

Saç, kaş, kirpik dolgunlaştırmasından başka gelelim badem yağının diğer faydalarına;


* Ellerinize masaj yapıp yumuşacık olmasını sağlayabilirsiniz..


* Bir çay kaşığı badem yağının içine katılan hindistan cevizi ile içildiğinde kabızlık önlenmiş oluyormuş..


* Benmari usulü eritilen kakao yağının içine eklenip karıştırılan badem yağı ile bronzlaştırıcı doğal bir yağ elde edebilirsiniz.

* Rugan ayakkabılarınız yüzeyine uygulayıp kırılmalarını önleyebilirsiniz..

* Rimellerimiz kuruduğunda badem yağı tam bir kurtarıcı oluyor, su koymak sakıncalı fakat badem yağı kirpiklere doğal olarak iyi geldiğinden kuruyan rimellerimize bikaç damla ilave edip kirpiklerimize sürebiliriz.
* Balla karıştırıp dondurduktan sonra dudak parlatıcısı niyetine kullanabilirsiniz.
Benim bildiklerim bunlar, ekleme yapmak isteyen buyursun lütfen sevinirim :)

Mutluluk Üzerine...

3 Eylül 2010 Cuma

*“Mutsuzum, Neden mutlu olamıyorum" diyen tüm insanlara…” *

Mutluluk adına yüzyıllardır söylenmiş bir çok söz vardır. Anlamı hep tartışılmıştır.
Parayla mutluluk olmaz diyenlerin aksine mutluluğun parada, zenginlikte saklı olduğunu düşünenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.

Çünkü mutluluğun villalarda yaşamak, lüks arabalarda, yatlarda seyahat etmek, en iyi restaurantta yemek yiyip, en güzel ve pahalı kıyafetleri giymekle elde edilebileceğini düşünürler.

Halbuki mutluluğun sade ve sadece psikolojiyle alakalı olduğu, her ne ve nasıl yaşarsak yaşayalım beynimizdeki semptomlar sayesinde anlam kazanıp daha sonra hormonlarımıza etki ettiği aşikardır.

Yani günlerce aç birinin karnını doyurduğunda aldığı hazzı, en pahalı restaurantlarda sunulan yemeğin o kişiye verdiği hazdan daha etkili olduğunu söylemek çok doğru olacaktır. Bill Gates’in dağdaki çoban Ahmet'ten çok daha mutlu olduğunu söyleyen bence yanılıyordur. Çoban Ahmet'in koyunlarını otlatırken o ortamda alabildiği hazzı, mutluluğu atıyorum Bill Gates lüks villasının içindeki görkemli havuzda yüzerken almıyordur.

Her şeyinizin olduğunu düşünün. Ama mutlu değilseniz kendinizi mutlu hissedemiyorsanız sahip olduklarınızın bir önemi yoktur. Fiziğinizin, mantığınızın kabul ettiği kadar psikolojinizin de mutlu olduğunu kabul etmesi gerekmektedir. Yani; Uzun bir yolu yürüyerek değil arabayla gitmek mantıklıdır (-Neden? -Rahattır, daha çabuk zamanda gideriz- yani akıl karı olan budur) ama belki yüreyerek giderseniz alacağınız mutluluk arabayla giderken alacağınızınkinden fazladır. O halde mutluluğun genel geçer kavramlarla ifade edilebildiğini söylemek doğru olmaz. Herkes aynı şeyden keyif alacak, mutlu olacak diye de bir kaide yoktur. Mutluluk kişiye göre değişir, kişinin karakterine, yaşantısına ve yaşanmışlıklarına hatta bilinçaltına göre şekil alır. Mutluluğu belli bir kalıba sokmak belli kavramlarda aramak hüsranla sonuçlandığı zaman hayal kırıklığı etkisi yaratacağı için bu kez mutsuzluğu hisseder, neden mutlu olamıyorum sorusunu sorarız. Bu da bizi bi zaman sonra büyük bir boşluğa sürükler ve yaşamın anlamsız olduğunu düşünürüz. Bu düşünceleri düşünmeyi korkunç buluruz...

Peki çare nedir derseniz. Mutluluğun reçetesi de yok arkadaşlar. Dedim ya şundan şundan mutlu olacaksınız diye bir formül yok. Herkesin reçetesi kendi psikolojisinde saklıdır. Kişi, en iyi kendini bilir ve Kendini, en iyi kişi bilir. Bende sürekli mutlu olanlardan değilim, zaten öyle bişey de yok. Ama mutsuzluğu daha vahim yapabilecek biri varsa o da insanın ta kendisidir, beyninin içidir, bunu biliyorum...

Mutlu günler... :)

Yeniler...


Geçen hafta pazardan kapılanlar...
Tişörtlerin her biri 2,5 TL
Krem rengi keten kısa kollu ceket 5 TL
Bol paçalı pantalon 5 TL
Seviyorum Cumartesi pazarını..:)




Bunlar da bir başka ganimetler..
Hırka Zaradan, hoş olmasada olur, marka takıntımız yok ama halacım pek sever :) Neysecime geçen ev ziyaretine gittiğimizde bana avon köpük ve bu beyaz hırkayı hediye etti, beni düşünerek almış. İkisine de bayıldım tabiki, hediyelerin nesine bayılınmaz ki dimi ama ;)

Sonbahar gelirken...

2 Eylül 2010 Perşembe

Bir yazı daha geride bıraktık. Sonbahara girmiş bulunmaktayız takvimler ve havalar itibariyle..

Çoğu kişi bu durumdan memnun. Ama onca sıcağa ve terlemeye rağmen ben yazı seviyorum, yaza aşığım ve hüzün doluyum o giderken takdir edersiniz ki.. :(




Şimdi aylar aylar boyu deniz yok, kum yok, güneş yok, yeşil yok, çiçek yok..


alışmak zor olucak benim için...

Yazdan bikaç kare volkan konak modunda "hatıraaam olsunnn" :)

Bu da tanıştırayım kahverengi ve sarı tonlarda sonbahar göz makyajı denemesi...

Güzel bağladım ama..

dimi ? :)


Tasarım Hevesleri...

1 Eylül 2010 Çarşamba


Takı yapmaya başladığımı söylemiştim geçenlerde.

Bunlarda benim ellerden çıkan sanat eserleri... :P

Aslında çok uyduruk gibi geliyor ilk yapınca ama takınca bide giyimine göre uydurunca hoş oluyor gayet...

Kendi yaptığını takmaksa takdir edersiniz ki ...paha biçilemezzzz...
:)
Şimdilik kendim takıyorum ama kendimi geliştirince hediye etmeye başlicam, pasaj bile açarım belki ne dersiniz...:)






Severek Yapılanlar...


Çok merak ettiğim "İnception" filmini izleyebildik sonunda. Film hakkında herkesin iyi - kötü yorumu oldu bildiğiniz gibi, aslında kötü hiçbi yorum olmadı, zira herkes çok beğendi memnun kaldı. Ben de sevdim, ama rahat ve kafada soru işareti kalmicak şekilde anlaşılması için bikaç kez izlenmesi gerekiyor kanaatindeyim. İlk tepkim ise "vay anasını" tabiî ki. Yabancı senaristlerin, gerçi bu kitaptan uyarlama bildiğim kadarıyla, kurgu yeteneğine bayılıyorum, olayları birbirine iyi bağlıyorlar, havada kalan ayrıntılar yok değil ama dediğim gibi bikaç kez izlenmesi gerekiyor ve çok ufak.
Sonuçta memnun kaldım. Bu yazın en başarılı filmi bana göre, son yıllarınsa en başarılı filmleri arasına girebilir. Paranormal olayları seviyorum. Hele işin içinde rüyalar varsa...tadından yenmez, gidilir izlenir anca.. ;)







Şu yiyecekleri yemicem diyordum dimi.. Ya yemicem! Çok uzun sürmedi! Ama bu hamburgerlerin içine gerçekten can çektirici, keyif verici bir madde koyuyorlar, zaten özel soslarla hazırlıyorlar belli... Cihangirde bankta oturup tıkınıyorum manzaraya karşı. Sevdiğimiz huzur bulduğumuz mekanlardan birisi, bu haftasonu da çok güzeldi...




Bowling benim neyime? Güzel başlıyorum tamam diyorum havaya giriyorum. Ama sonrasında hezimet yaşıyorum. 


Aaa alışveriş olmasa olur mu? 
(Göbeğim çıkmış yemekten değil valla dönemsel :))
Siyah babetler işyerinde giymelik cinsinden.
Beyazı da iş için aslında, topuklu iyi oluyor toplantılarda filan.Ön kısmı rahat olmadı o da benim ayacıklarımın kusuru.
:)

Related Posts with Thumbnails