ANGEL'IN CORDELİA'SI!

31 Ekim 2009 Cumartesi


Gamzelerin, imgelerin ve Angel'a olan aşkınla
Ne güzel komşumuzdun sen Cordelia abla!




I will remember you




season 5 behind the scenes pics




Eternity


Ne şekerdi bu kız yaa. Zavallım imgeler görürken kıvranırdı...
Angel'ın her bölümünü büyük bir heyecanla bekler, hayranlıkla izlerdim.
Charisma Carpenter yani dizideki adıyla Cordeliacımın filmdeki şeker, şaşkaloz halini, arada zeki cümleler kurmasını, şirin mimiklerini, süsüne püsüne düşkünlüğünü, tarzını, saçlarını şekilde şekile sokmasını pek bi beğenirdim :)
Sonra buffy'e nispet, yemeyenin malını yerler edasıyla güzelim çocuğu ayartmıştır. E ayartmaya da hazır bir fiziği, güzelliği vardı, yanıyormuyum?
Hatırlayanınız var mı bu diziyi, Cordelia'yı?


Cordelia Chase Tribute

YILLARDIR DEĞİŞMEYEN TATLAR? ETİ ETİ ETİ!!! :)

30 Ekim 2009 Cuma
Şu soğukta yapılabilecek en keyifli şey, sıcacık battaniyenin altına girip, sıcacık çayını yudumlarken şu cici şeyleri mideye indirmek olsa gerek...he? :)

Eti puf puf
Eti puf puf
Yumuşak ve tatlııı
Eti puffff...



Hani sınavda fütursuzca atarsın da tutar ya
Zap yaparken en sevdiğin film çıkar ya karşına
Sen perşembe sanarken aslında cumadır ya
Gidin güldürün onlarıııııı
Eti Cin Gülsün Dünya Gülsün
yazarken bile güldümm yaa..ahh eti cin sen yokmusunnn... :)



Çocuğukluğumuzun en tatlı yiyecekleri olan üç çeşidi ile göz dolduran ETİ PUF!
ve şimdilerde bisküvi şeklinde pakette satılan tek lokmalık ETİ CİN!


Bideee bu vardı; Çokomel... Çok Çokomell...
Ama rastlayamadım markette tedavülden kalktımı nedir :( buda enfes marshmallowluydu :)

Atam İzindeyim...!

29 Ekim 2009 Perşembe



Benim Naciz Vücudum bir gün elbet toprak olacaktır.
Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır!
Mustafa Kemal Atatürk.

Evet Atam gözün arkada kalmasın, emanetinin yılmaz bekçileri olarak söz veriyoruz ki;
Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır, şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olmayacaktır!
Laik, Atasına bağlı, Cumhuriyetçi, Çağdaş Gençler olarak söz veriyoruz!
Cumhuriyetimizin 86. Yıldönümü Kutlu Olsun!

Cumhuriyet Farzdır!


Gölköy adında bir yer varmış

Gelibolu‘daTelevizyonda gösterdiler geçen gün,

Gelenek edinmiş köy halkı,

"Ben kendimi bildim bileli bu böyledir" diyor muhtar.

29 Ekim‘de toptan sünnet ederlermis çocuklarını.

Derken ekranda entarili bir çocuk belirdi,

Kirvesi tutmus kolundan

Yatırdılar bir kamp yatağına,

Ardından sünnetçi olacak zat boy gösterdi,

Elinde bıçagıyla.

Çocuk kaldırdı başını, bağırdı: "Yaşasın Cumhuriyet" diye.

Korkarım bu sade,

Gölköylülerin değil,

Umudumuzun,

Sadece küçüklerin değil,

Büyüklerimizin de düştüğü bir

Tarihsel yanılgı.

Çünkü sünnet değil,

Farzdır Cumhuriyet.

Can Yücel

İKİ DİL BİR BAVUL...

28 Ekim 2009 Çarşamba
Yarım günlük tatilden istifade etmek amacıyla, havada yağmurlu iken yapılacak en mantıklı şeylerden biri sinemaya gitmektir bizde öle yaptık.
Tercihimizi dublajsız alt yazı çekmek istemediğimizden yerli filmler olarak kanalizasyon, karanlıktakiler gibi filmler arasından; konusuyla daha önceden dikkatimi çeken bu filmden yana kullandık.
İlk dakikalarda hayal kırıklığına uğrayacak gibi oldum, amatörce bir çekim, ses efekti görüntü efekti hak getire, oyuncular fazla doğal, bu bi film değil belgesel sanırım dedim. Sonra izledikçe filmin içinde buldum kendimi, o öğretmenin yerine koydum, onun neler hissettiğini, neler düşünebildiğini anladım farketmeden, herşey o kadar doğal o kadar gerçekçi ki. İnsanın bavulunu alıp oralara gidesi, o çocuklara bişeyler öğretmek adına mücadele edesi geliyor.
Bu nasıl bişey biliyormusunuz? Hani yumurtanın fırçalanmayan tarafı vardı yaa o reklamda, işte öle bişi, orası fırçalanmayan taraftı ve o çocukların hiç bi suçu günahı yoktu, bilmiyorlardı, biri gitti öğretmeye başladı. Filmin konusu bu, daha da bahsetmeyeceğim. Gidin diyorum sadece.
En saf, en masum şekliyle anlatılmıştı konu, başrolde "çocuklar" vardı çünkü. Nefes'den sonra da öyle güzel geldi ki. Önce Nefes'e sonra bu filme gidin. İnanın pişman olmayacaksınız ve inanın çok şey hissedeceksiniz, daha önce aynısını hissetmediğiniz...

CECİ GRİP Mİ OLMUŞ, EVET YA OLMUŞŞ.. :(

27 Ekim 2009 Salı























Oldum olucam, şifayı kaptım kapıcam derken gribim işte,
Sevgili grip virüsü senden kaçabilmek kimin haddine! Allem ediyosun kallem ediyosun, soytarı gibi şekilden şekile kılıktan kılığa giriyosun, ama eninde sonunda yakalıyosun! :(

Bide başımıza domuzu çıktı, e haliyle tedirgin oluyor olan,olmayan korunmaya çalışıyor. Herkes uyarıyor ama bişey yapan yok, maskeylemi dolaşıcaz anlamadım ki.
Hijyen, hijyen diye cem yılmaz vari yırtınmalarda bulunan yetkililer, bilirkişiler, yahu zaten 5 yaşımızdan beri bize bu öğretiliyor. Ötem berim selpak, kolonyalı mendil, kolonya, pürel dolu, gün aşırı elimizi yıkıyoruz, başka bir alternatifi olmalı korunmanın.


Üşüttüm kesin, soğuk kola içiyorum kaç gündür belki ondan, pazar günü babet giymiştim çıplak ayağa, gündüz iyiydi de akşam üzeri dondu haliyle,ondan mı acep! Ay aman neyse nee, ben her kış olurum zaten en az 3-4 kere, dert etmiyorum...


Salgın var salgın. Ey blog ahalisi, durum fena, korunun demiyorum illaki olacaksınız kaçış yok, o halde en hafif şekilde atlatmak için şimdiden önleminizi alın, benden demesi :)

BRONZ..IŞILTILI..vs. MAKYAJ DENEMESİ...

24 Ekim 2009 Cumartesi
Sevgili pofişimin isteği üzerine ve yeni aldığım makyaj ürünlerini kullanmak adına bir deneme yapayım dedim..
Bu konularda acemiyim belirteyim..
İşte ortaya böle bişi çıktıı...
Ceci'nin kendi masalınca yaptığı bronz ışıltılı makyaj denemesiiiii...


Kullandığım malzemeler;



Görüş ve önerilerinizi bekliyorumm.. :)

ADNAN BEY'İN BİHTERE OKUDUĞU ŞİİR...



Aşk-ı memnu dizisinde geçen hafta Adnan Bey gayet romantik bir atmosferde sevgili karıcığı Bihter'e bu şiiri okudu . Her ne kadar bihter bu şiiri haketmese de hakeden yüreği sevgi dolu tüm kadınlara gitsin bu şiir..

Bir Ümit Yaşar Oğuzcan Şiiri imiş bu, öğrenmiş olduk bu sayede, ben çok beğendim, siz? :)

Ben güzel gözlü kadınları severim
Bir de küçük ayaklıları, uzun boyluları
Hem nasıl severim, öyle severim işte
Terler avuçları, kesilir solukları.

Ben mahzun kadınları severim,
Yavru ceylanca kadınları, ürkekçe,
Hem nasıl severim, öyle severim işte.
Bilemezsin ne güzeldirler öpüştükçe,


Ben akıllı kadınları severim,
Düşünen, az konuşan, çok bilen,
Her yerde her zaman nazı çekilen,
Hem nasıl severim, öyle severim işte.


İçimde büyük, sonsuz ateşler yanmalı
Ölümüm bile o kadın yüzünden olmalı.

Ümit Yaşar Oğuzcan

MİS KOKULU MİM...

23 Ekim 2009 Cuma

Pofişim, şekerim beni mimlemiş,buram buram mis gibi kokan bu mimi keyifle cevaplandırıyorumm;



Bebek Kokusu: Özellikle uykudan uyanmış, terli terli, süt kokan bebek kokusu..Ah ahh az bebek pışpışlamadım, çok ablalık yaptım kuzenlerime çook...o kokan gıdıklarından boynundan pörtlete pörtlete öpmekk..paha biçilemez..



Dalin kokusu; bornozları giyeriz tek sıraya gireriz yanmadan gözlerimiz mis gibi tertemiz bunun için hepimiz dalin isteriz...şirincecik, masumcacık bebeksi koku, ha bide civcivlerrr...:)



Impulse Space: İlk kokum kendi kokumdan sonra... Bittiğinde tekrar almadım onu ama uzun sürdü bitmesi, napim kıyamadığımdan sıkamıyordum ki, o zaman çeşit mi vardı 12-13 yaşında, örgülü saçla ortaokula giden bir kız için.


Burberry's Weekend: Yeni yetme genç kızın kendini keşifleri sürerken, teninde duymak istediği koku bu belki de ama emin değil, kendince mutlu olma, kendini güzel bulma hevesleri daha, açık parfüm olarak almıştım Bakırköy'den sanırım...


Pur Blanca: Dost kokusu, nasıl da yakışırdı sana o koku benim can arkadaşım, biter bitmez yenisini alırdın, güzeldi o koku ama sende daha güzeldi, şimdi nerde duysam sen geliyorsun aklıma...

Avon Lyrcl: Avon'dan aldığım ilk kokum, yumuşacık ipeksi bi koku, hafif ama güzel...

Belissima: Anne kokusu.."benim annem güzel annem beni al kollarına kucağında okşa beni ninniler söyle kokusu". Ve ben bu kokuyu nerde duysam ninni duyarmış gibi hipnoz olup gideceğim peşi sıra...

Arko traş kolonyası: Babamın ve babam gibi kokan aşkımın..Bunu asla unutmayacağım aşkm, senin kokun başka ama traş kolonyanı ben almıştım hiç kullanmıyordun, oysa yüzüne yüzümü dayadığımda senin kokuna karışan bu kokuda şevkati buluyorum babamın ve sıcaklığını...kızma bana her kadın babasını arar biraz aşkısında...



Cif Kokusu: Abese iştigal edermi onca parfümün arasında bunu belirtmem ama seviyorum bu kokuyu, temizlik ve hijyeni özetliyor, bide böle kremsi keskin bi kokusu var, güzel güzeeeeel missss ohhhh, mutfak beni çağırıyorrr!!!





Yukarda yer alan parfümlerse mimde adı geçmeyen hediye parfümlerim...Onları sürerken, koklarkense hediye edenleri hatırlıyorum. Benetton,next glow,udy paris cnm arkadaşım loracığımın hediyesi, avon passion dance halamın, avon london diğer halamın hediyeleri...

tukuyu, tatlı cadıyı, mugoyu bideee nehircceyi mimliyorum :)

YİNE YENİ YENİDEN FLORMAR ALIŞVERİŞİM...



İki gün önce verdiğim flormar siparişim bugün öğlencek elime ulaştı :)
Sevindirik oldumm daha ne olsun; ama ısrarla daha ne olduuu derseniz?

  • Flormar parfüm ve deodorant gamından birer tane ürün aldığım için şıkmı şık bir gece çantası hediye oldu!
  • 30 TL üzeri alışveriş yaptığım için tekrar siyah bir makyaj çantası hediye oldu!
  • Kargo herzamanki gibi hızlı, güvenli ve ücretsiz geldi...
Toplam 37 TL ödedediğim bu ganimetleri hemen gözler önüne seriyorum ;

Parfümde deodorant da süper kokuyolar, bayıldımmm tek kelime ile...




French oje serisi ile bozmadan sürmeyi becerebilirsem eğer bakımlı tırnaklar, fondoteni daha denemedim ama onunda güzel olduğunu umuyorum.

Gece çantası da dolabımda yerini aldı, içinde de gözleri var kaliteli ve şık...

Flormarı Seviyorum. Kampanyalarını, promosyonlarını, 3'lü french ojesiniii, touch kokusunu, sonraaa uygun fiyatını, ilgisini...
Sen daha denemedinmii?
E o zaman tık tık! hadi!

"NEFES" VATAN SAĞOLSUN...

Dün diplomamı almak için işten izin almıştım, kalan zamanı da sinemayla değelendirelim dedik. Zaten izlemek için sabırsızlandığımız, haftasonuna plan yaptığımız "Nefes" filmine gittik bu fırsatla sevgiliyle.

Film için yorumsuz demek kaçak bir görüş olur, tüm iyi sıfatlarla betimlemek isterim aslında ama o zaman da kelimeler kifayetsiz kalıyor. Şu sıralar ülkecek içinde bulunduğumuz kaosun da etkisiyle her türlü milli manevi duygunun tavan yapabileceği bir film olmuş.

Bunun yanında görüntülerin güzelliği, ses efektlerinin dünya standartlarında olabilecek şahaneliğyle teknik açıdan da gayet başarılı bir film diyebilirim ki yönetmen Levent Semerci'nin filmleri yakın mercek altına alınabilir "Nefes"den sonra.

Komutan rolündeki Mete Horozoğlu'nun performansı süper. Uykuya takmış bu adam diyorsunuz diyolaglarda ama rolünün otoritesine girmiş çoktan. Hele sona doğru karısına, aşkına yazdığı mektup etkilenilmeyecek gibi değil. Askerlere baktığınızda ünlü oyuncu yok, aşkı memnu'da peykerin kocasını oynayan adam dışında, ama iyikide yok, popüleritenin gölgesinde kalmayacak kadar anlamlı bir film ve gayet iyi herkes. Çatışma sahnesi beni benden etti diyebilirim.


Kısacası Ceci der ki Nefes izlenmeli, Nefes görülmeye değer.. ;)

Coşku oldu Flormar Tutkusu! ...

21 Ekim 2009 Çarşamba


Şu postumdaki yazımda ilk online alışverişime flormar ile siftah ettiğimi ve çok da memnun kaldığımı belirtmiştim.Şimdi daha daha memnun kaldığımı söylemeden geçemeyeceğim.

Zira biraz önce işyerime bir paket geldi, Sevgili Flormar ailesinden son derece ilgili, nazik ve ince düşünceli Sevgili Elif Karayiğit hanım benim için bir hediye kutusu hazırlamış, görünce ne kadar mutlu olduğumu anlatamam.


Flormar kendini aştı gerçekten, ürünlerin kalitesi, gücü ve fiyatı ile denenmeye değer bir marka haline geldi. Sanırım makyaj alışverişimde yerli markası olmasının da vermiş olduğu hoşlukla flormar ilk sırada yer alacak.

Şiddetle de tavsiye ediyorum tüm bayanlara, flormara tuvalet masanızda, makyaj çantanızda yer açın hanımlar.

ve işte buradan da online alışverişe başlayabilirsiniz ;)

Bu da flormar ürünleriyle yaptığım nacizane makyajım :)
Flormar Turbo Boost x5 Maskara
Flormar Waterproof Eyeliner-101
Flormar Supershine Lip Stick 503
Flormar yeşil far

SALATA, MEZE, ARA SICAK...Yeme de Yanında Yat..:)

20 Ekim 2009 Salı
Yemek yemenin- pek bilmesem de yapmanın- bir sanat, ayrı bir kültür olduğunu düşünen ben, ana yemekten ziyade ara sıcaklara bayılırım ve daha güçlü hisler beslemekteyim kendilerine itiraf ediyorum.
Bundan mütevellit açık büfe mekanlarda salata reyonlarında kendimi kaybederim, ana yemeğe bakmam bile ama tabağımı da etnik kökenininin umrumda olmadığı (amerikanmış, rusmuş, arapmış) salatalarla, mezelerle mini bir ziyafet sofrasına dönüştürürüm.
Onun için kokteyllerden keyif alırım, kürdanlara takılmış minicik sandviçler, sigara börekleri ve türevleri güzelliklerle doyar, "yemeğe hiç geçmesemde olur"un tatminkar, doygun hissiyatıyla neşe saçarım.

Ve işte bu yüzden yemenin ustası kumpirin hastasıyım diyebilirim. İçinde sevebileceğim soğuk mezeler, salata diye tabir edeceğimiz bisürü lezzetler mevcut çünkü. Zaten karışık şeyler hep iştahımı açmıştır. Bir amerikan, italyan salatası, kısır, ezme, mısır, haydari vb. leziz nimetler toplanıp "gel birader hep beraber tereyağlı patetesin içinde buluşup mideye şenlik bişey olalım" demişler miiii, demişlerdirrr kesinn..:)
Allah kumpiri bulandan razı olsun kısacası. Canım nasıl çekti nasıl çekti, anlatırken kendimden geçtim diyebilirim. Öğle yemeğine çıkıcam birazdan, ana yemeklere talim, belki yanında salata vardır, yeşil salata! hıh :( :)
Ama ben çıkarırım bunun acısını haftasonu hiç kaçmazz.. ;)

CECİ'NİN YENİ YENİ VE MİNİ MİNİ MAKYAJ DÜNYASI...

19 Ekim 2009 Pazartesi




STRAWBERRY SİPARİŞİM Mİ GELMİŞ?

Hanimiş benim cici makyaj çantammm, hanimişş stelamı stela rujum, rimelim, hanimiş Illuminating Finishing Powderım gerçi ben de allık niyetine kullancam seni çillicim gibi ;)ve hanimiş de üçlü şahane farımm..:)

Strawberry siparişim 6. günde elimde, üstelik ücretsiz posta ile. Özenle paketlenmiş, kurdeleyle fiyonk yapılmış, eksiksiz teslimat ve görüldüğü kadar cici olan ürünlere kavuşmanın dayanılmaz keyfi...
Son bikaç aydır makyaj kavramım hiç olmadığı kadar gelişti, kozmetiğe ilgim arttı, o yüzden makyaj bloglarını ve sitelerini takip eder oldum, takip ettikçe içimde bir alışveriş dürtüsü vuku buldu. Aslında doğallıktan yanayım her zaman ama makyaj yapmanın da ayrı bir zevk olduğunun, kendimizden adeta bambaşka biri yaratmanın tuhaf, kadınsı bir haz verdiğinin bilincindeyim. Daha çok- bir rimel, bir parlatıcı- olan makyaj anlayışım, yeni markalar, ürünler öğrenerek, online alışverişlerde bulunarak gün be gün gelişmekte :)








Sanırım yaşım da artık beni bu yöne itmekte çünkü buluğ çağını gerilerde bırakalı epey oluyor. Açıkçası ben erken yaşta başlanan ağır, yüzü kapayan, cildin nefes almasını engelleyen assolist makyajlara tabir yerindeyse boya badana durumlarına karşıyım. Daha doğal bir makyaja evet ama 14-15 yaşında bir kızın ancak daha güzel olma kaygısıyla özetlenebilecek ağır makyaj hevesinin, her gördüğünü yüzüne sürmesinin onu erken yaşlandıracağı, ilerde depresyona bile sokacağı kanısındayım.Bence 23-24 yaşları bir bayanın kendi cildini, yüzünü tanıması adına ideal bir yaş. Neyse lafı fazla uzattım, kısacası kendimce makyaj dünyam büyüyor.Önümüzdeki günlerde makyaj swatchlarıyla karşınıza çıkarsam şaşırmayın :)


MUGOCUĞUMUN MİMİ :)

18 Ekim 2009 Pazar



Dolabını açtığında hangi renkler diğerlerinden daha fazla?
Her renge şans veririm ben dolabımda, ama vazgeçemediğim renkler kırmızı ve siyah.

Alışverişe gittiğinde hangi mağazaya uğramasan olmaz?
Öyle bişey yok, yalan, kim çıkarıyor bunları? :))
Bütün mağazalara uğramadan olmaz benim için, hepsine uğrar sadece beğendiğimi alırım, marka takıntım olmadı hiç, olmayacak da :)

Kendini en rahat hissettiğin giyim tarzı?
Kot-tişört kombini tabiki, ama yazın bende mugo gibi tunik tayt babet üçlüsünü keyifle taşıyorum :)

Günlük makyajında kullandıkların?
Siyah kalem, güçlü bir rimel, şeftali tonlarında allık, bide şeker kokulu lipgloss...

Kesinlikle seksi diyebileceğin birşey (büstiyer, mini etek vs.)
Seksilik kavramının genel geçer bişey olduğunu düşünmüyorum, seksilik görecelidir ve sadece dekolte demek değildir; yani bikinili her kız seksi değildir, ama dağınık bir topuz döpiyesle bile seksi olunabilir.

Ama yine de yırtık kotun acayip bi hava kattığını düşünüyorum bayanlara, tabi dizinde olcak, daha farklı noktalarda değil yırtıklar, bide ıslak görünümlü saçlar veya dudaklar :)

Asla giymem dediğin bir kıyafet?
Deri pantalon, söylemesi bile itici ya, ıyyy :))

Fiyatları gereği erişilmesi zor yabancı markalardan en çok beğendiğin?
Yok öyle ulaşamayıp da beğendiğim! beni istemeyeni ben hiç istemem arkadaş! :)

En fazla yatırım yaptığın sektör (eğitim, kozmetik, giyim, teknoloji vs.)
Giyim tabiki, ama bu sıra kozmetik diyebilirim, internetten de alışveriş yapmaya başladım kozmetik olarak her an batabilirim bundan. Yakın bi arkadaşım da avon satış temsilciliğine başlamış, bugün ondan da bişeyler sipariş ettim.

Kitap- film- spor.. hangisini diğerlerinden daha çok yapıyorsun?
Bazen üçüne bile vakit ayıramıyacak halde oluyorum malesef, hepsi lazım bunun bilincindeyim ama film diyebilirim :)

Dışardayken en çok yemek yemeyi tercih ettiğin yerler?
Tabiki değişebiliyor duruma göre ama tercih etmem gerekirse Burger King, Şampiyon başta geliyor...

mimledim mimledim seni mimledim jeliboncukkkk.. :)

Odamdaki Kediler...

17 Ekim 2009 Cumartesi
 

Cumartesi Pazarı ganimeti...


CECİ'nin Pembeleri...

15 Ekim 2009 Perşembe









Sizin de alışverişte renk tercihi yaparken farkında olmadan eliniz pembe rengemi gidiyor ? E buyrunuz o zaman.. Siz bir pembestomonisiniz... :P





Kırmızıya hayranım, o benim tutkum




ama pembeden de kopamıyorum...

Kızların pembe tutkusu genetik mi?
Kız çocukları genelde neden pembeye ilgi duyar? Oyuncak ve giysi firmalarının zorlaması mı, yoksa işin içinde genetik bir faktör mü var?
L
ONDRA - Newcastle Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, kızlara pembeyi uygun görme geleneğinin arkasında atalarımızın beslenme alışkanlıklarının rolü olabilirmiş.Bu habere bi göz gezdirelim bakalım...

Kızların pembeye olan düşkünlüğü bebek oyuncakları ve giysileri üreten firmaların bir pazarlama stratejisi olarak algılansa da, bu firmalar belki de kız çocuklarının doğal bir tercihine yanıt veriyor. Newcastle Üniversitesi araştırmacıları, kadınların renkler arasında bir seçim yapmak durumunda kaldıkları zaman kırmızının tonlarında karar kıldığını gördü.Current Biology (Günümüz Biyolojisi) adlı bilim dergisinde yayımlanan deney sonuçlarını yorumlayan uzmanlar, olgun bir meyve ya da sağlıklı bir eş seçerken pembeyi çekici bulmanın kadınlara evrim merdiveninde üstünlük sağlamış olabileceğini söylüyor.Bundan önceki diğer çalışmaların çoğunluğu kadın-erkek ayrımı yapmaksızın genelde mavinin daha çok sevildiğine işaret ediyordu.



DOĞA MI, KÜLTÜR MÜ?

Newcastle Üniversitesi ekibi, renk tercihinin kadın ve erkekler arasında bir fark gösterip göstermediği sorusundan yola çıkan nadir araştırmalardan birine girişti.Doktor Anya Hurlbert başkanlığındaki ekip 20’li yaşlardan olan 200’ü aşkın kadın ve erkek denekten bir bilgisayar ekranında beliren renkler arasında tercih yapmasını istedi.Kadınlar içinde kırmızının tonlarını barındıran mavi rengini erkeklere kıyasla açık farkla tercih ederken, yeşil ya da sarının tonlarını içeren seçenekleri ise genelde geri çeviriyor.Bu noktada araştırmacıların önündeki sorulardan biri, bu eğilimin doğal nedenlerden mi, yoksa İngiltere’ye has kültürel bir şartlanmadan mı kaynaklandığı sorusuydu.Aynı test, beyaz İngilizler ile Çinlilerden oluşan yeni bir denek grubu üzerinde denendi.Çinli denekler arasında da kırmızının tonlarını içeren renk seçenekleri kadınlar için erkeklere kıyasla çok daha çekici geliyor.


RENK KÖRLÜĞÜ

Araştırmacılar, kültürden kültüre kadınların kırmızı tonlara olan zafiyetinin biyolojik bir nedeni olabileceğini düşünüyor.Doktor Hurlbert, “İnsan evrimi kadınları kırmızı ve tonlarına itmiş olabilir” diyor: Bu teoriye göre atalarımızın avcı ve toplayıcı olduğu dönemde ormanın yüzeyinde meyve arayan, pembe yüzlü bir adamla beraber olursa daha sağlıklı çocuklar dünyaya getiren kadınların genleri renk tercihini günümüze değin taşımış olabilir.Araştırmacılar, kadınlar arasında çok nadir rastlanan renk körlüğünün genelde erkeklere mahsus oluşunu da aynı teoriye bağlıyor. Newcastle Üniversitesi ekibine göre, “Ormanda meyve toplayan avcı ve toplayıcı kadınlar, yeşil ve kırmızı tonları arasında açık ve net bir ayrım yapmak zorundaydı. Bu nedenle de renk körlüğü kadınların genlerinde tutunamadı.”

BENDE MİMLİYİM ARTIK...:)

14 Ekim 2009 Çarşamba



Pofişkom beni mimlemiş, güzel eylemiş bende blogger'ın bana verdiği yetkiye dayanarak bu mimi cevaplıyorum;

1- Bloğuna neden bu ismi verdin?
Herkesin kendi masalının kahramanı olduğunu ve masalını yaşadıklarını düşünürüm hayatta. Ben de kendi masalımı paylaştığım için bu ismi tercih ettim . Bu arada Cecilia benim orjinal ismimin latincesi oluyor. :P Gerçek ismimi tahmin etmek zor değil öyle değil mi? :)


2.Blog yazarken star tribiyle istediğin, olmazsa olmaz dediğin şeyler var mı?
Yok tabiki, ben halktan biriyim, tamam kendi masalımın prensesi olabilirim ama yapmam hiç öle şeler, bitek sevgülüme nazım geçer, oy oy oy :))

3.En son satın aldığın garip şey?
Sanırım tuhaf bi limon sıkacağı almıştım, daha kullanamadım, ama garip olduğu kanısındayım şekline bakarak vardım bu kanıya :)


4.Şeker gibi olduğun anlar?
O kadar çoktur ki e insanın kendi şeker olunca :p bu ne megolamanlık ya :) valla o özel günler hariç genelde öleyimdir, ama tatlı dil beni şeker yapar bi de eritir o derece yani :)

5.Arkadaşım artık sormayın şunları dediğin şeyler?
Ne zaman evleneceksinn?! Evlenmicem ben kendi turşumu kurucam, sananeee yaa, bende evlenirsem insanlık huzura mı ericek yani nedirr :))

7.Aynaya bakınca gördüğün?
Özene bözene yaratılmışım, yapımda ve yayında emeği geçen, önce tanrıma, sonra annecimle babacıma sonsuz teşekkürlerrr..ya ne görcem ki işte esmer, balık etli, sevimli bi kızcaz :)

8.Kendini okutan blog dediğin?
Ordan burda kopyalanan resimli yazıların olduğu blogları sevmiyorum, ama kişiye has fotoların olduğu, alışveriş, dekorasyon ayrıntılı, günlük tipi bide tatlı dilli bloglar ilgimi fazlasıyla çekmekte.

9.Bu blog sahibi/sahibesiyle karşılaşabileceğin yerler?
Taksim, İstiklal, Cevahir, Metroport, Koçtaş, Airport, Armonipark, Capacity... Avrupa yakasııı..

Bu mim mugo'cuma, syhncıma bide tubise gitsin :)

MUGOCUĞUMDAN PAKET GELDİ!...YUPPİ..!

Yaklaşık üç aydır blog dünyasındayım, paylaşımı seven biri olduğum için hiç yabancılamadım. Başlarda pek uğramıyordum ama şimdi görüldüğü üzere her gün burdayım. Blog dünyasındaki ilk arkadaşım samimiyeti, sıcakkanlılığı ve sevecenliği ile gönlümü kazanan mughetto, yani "mugo"cum oldu. :)

Bloğunun sıkı takipçilerindenim. Çok cici şeyler yapıyor, el becerisi ve hayal gücü baya kuvvetli. Geçenlerde bir postunda yaparken ruhunu da kattığı çerçevelerini gördüm, çok beğendim, bana da yaparmısın dedim, o da hemen tasarlamış, yapmış ve yollamış. Bugün kargoyla geldi paketim, bu benim aldığım ilk hediyem blogtaki ilk arkadaşımdan.. çok çok mutlu oldum. İçine bir de sevimli bir anahtarlık yerleştirmiş. Çok incesin canım, burdan tekrar belirtip, teşekkürümü ederim.


CART PEMBE Mİ, CIRTLAK PEMBE Mİ ÇİNGENE PEMBESİ Mİ YOKSAM CECİ PEMBESİ Mİ? :)

Bu da kısa günün karı. Golden Rose shine ruj Cosmo Worl'da 3.95'e inmiş, kaçırmadım tabiki, hemde bu tonlarda bişey arıyordum, ee kısmeti tepemedim.Flormar ojemle de takım oldu hih :) Bu ara uçuk renklere taktım, bir de morunu almayı düşünüyorum, mor bildiğin patlıcan moru :) (Bu arada tam sürememişim hemen resmini çekeyim diye idare ediverin :$ )

İSPANYOL GİYİM TARZI...

En ünlü kadın giyim markalarından Mango'nun, Berska'nın İspanyol markası olduğunu kaç kişi biliyordur acaba? Kırmızısıyla, seksepalitesi, feminenliğiyle İspanyol modası, giyim tarzı; dünyaca ünlü modacıların esinlenmekten geri kalamadığı ayrı bir tutku, ayrı bir zevk haline gelmiş durumda.



İspanyollar renkli, fırfırlı ve rahat bir tarza sahip. Desenli, simetrik kumaşlar, boyundan bağlamalı üstler ülkenin giyim kuşam kültüründe özel bir yer edinmiş durumda..Uzun boncuklar, koca halka küpeler ve saç bandanası gibi aksesuarlarla zenginleştirilmiş İspanyol modasına ruhen latin, manevi ispanyol kızı Ceci ile bi göz atalım bakalım.

İspanyollar giyim konusunda çok hassaslar. İnsanın görünüşünü, sosyal başarısının bir göstergesi olarak kabul ediyorlar. Bu yüzden de günlük hayatta iyi tasarımı olan, sade kıyafetleri tercih ediyorlar. İspanya ve giyim kuşam dendiğinde bizim aklımıza ilk gelense İspanyol paça pantolonlar. Tabii bir İspanyol için 'İspanyol paça' sözü pek bir şey ifade etmiyor. Ama nedense biz bu paçalara İspanyol demekte ısrar ediyoruz. 2008 yaz modasında D&G, Prada, Chanel gibi markaların, pantolon koleksiyonlarında İspanyol paça ve yüksek bel pantolonlara yer verdiğini de hemen hatırlatalım. Bir bakıma 70'lerin modası geri dönüyor.


Ayrıca son bikaç yaz olduğu gibi bu yaz da en çok göze çarpan retro akımlarından biri de 'espadrille' ayakkabılar. İspanya'dan dünyaya yayılan espadrilleri genelde düztaban üzerine renkli kumaşlarla tanıdık. Sıcak havalarda ayakları serin tuttuğu gibi hemen her kıyafeti tamamlayacak bir havası var. Hem şık hem çok rahat hem de birçok mağazada, farklı modellerini bulmak mümkün.






Biraz da flamenko kıyafetlerinden bahsedelim. Bu kıyafetleri İstanbul'da bulmak neredeyse imkânsız. Flamenko dansçıları da kıyafet modellerini İspanya'dan getirtip buradaki terzilere diktiriyorlar. Eğer siz de bu kıyafetlerden edinmek istiyorsanız isimlerini bilmenizde fayda var.Ne, nedir?



Manton: Uzun püsküllü şal.


Falda: Flamenko dansçısının eteği. Çalışma etekleri ya da gösteri kostümleri tasarımı ve dikimi için melisflamenco@yahoo.com dan yardım alabilirsiniz.


Traye de flamenko: Flamenko elbisesi. Profesyonel flamenko kostümlerini Gülcan Ergüz'den temin etmek mümkün. (0533) 237 16 20


Zapatos: Flamenko ayakkabısı. Nişantaşı'ndaki 'Buenestilo' mağazasında kırmızı, siyah ve farklı modellerde zapatos bulabilirsiniz. (0212) 233 86 92


Bata de cola: Upuzun kuyruklu flamenko eteği. Pera Sanat'tan temin edebilirsiniz. (0212) 245 30 08


Kastanyet: İçi oyuklu, genelde baş ve orta parmağa takılarak, avuç açılıp kapanmasıyla ses çıkartan, iki küçük tahta parçasından oluşmuş ritim çalgısı. İspanya'dan alınmış turistik versiyonlarının üstlerinde boğa güreşçisi, flamenko dansçısı figürleri oluyor.


Abanico: Yelpaze.

Related Posts with Thumbnails